SANKO SANAT GALERİSİ’NDE KOLAJ SERGİSİ

2/28/2020

Ressam Dr. Öğretim Üyesi Nuran Say, Sanko Sanat Galerisi’nde, “Kam, Kadın, Dokuma Üçlemesi” temalı 16’ncı kişisel resim sergisini açtı.              

 

Sergi açılışında konuşan Dr. Öğretim Üyesi Ressam Say, “Türk kadını olarak kendi kadın atalarımı resmedip gençlere tanıtmayı görev biliyorum” dedi.

 

Ankara’daki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Say, yurtiçi ve yurtdışında Florida, Venedik, Paris, Tiran ve Ürdün’de çok sayıda karma resim sergisine katıldığını söyledi.

 

“İçinde doğduğum kültürün değerlerini dünyaya, kendi toplumuma ve gençlerimize aktarmak için resim bir araçtır” diyen Say, bu nedenle farklı bir teknik kullandığını kaydetti.

 

“Önce ülkemin kadınlarını yağlı boya, sulu boya ve kara kalem olarak resmediyorum. Sonra onların ürettikleri dokumalarla ya da ata inançlarıyla bütünleştiriyorum” diyen Say, kadın ataların ürettiği kirkitli dokumaların (halı, kilim, cicim, zili, susma) tek başına yaşam biçimi ve sanat eseri olduğuna vurgu yaptı.

 

Daha bilinçli ve gelişmiş toplumlar için anne-baba ile eğitimcilere büyük görev düştüğüne dikkat çeken Say, “Resim benim için bir iletişim aracıdır. Geçmişi bilmeyen toplumlar, gününü yaşayamaz, geleceğini oluşturamaz. Bu nedenle geleceğimiz olan gençlerimize geçmişimizi gerek sanat gerekse tarih yoluyla doğru anlatmayı görev bilmeliyiz” ifadelerini kullandı.

 

“Ben bir Türk kadınıyım bundan onur ve gurur duyuyorum. Kendi kadın atalarımı resmedip gençlere tanıtmayı görev biliyorum” diyen Say, sözlerini şöyle tamamladı:

 

“Antep’e ‘Gazi’ unvanı verilişinin 99’uncu yıldönümünde Gaziantep’te bulunmaktan ve Sanko Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşmaktan gurur duydum. Kurtuluş mücadelesinde 6317 şehit veren, her türlü yokluğa, imkansızlığa rağmen düşmana teslim olmayan Antep’e ‘Gazi’ unvanı verilişinin 99’uncu yılı kutlu olsun. Başta Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, 6317 şehidimizi ve ülkemiz için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.”

 

Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zuhal Arda ise “Böylesi önemli bir sergiyi çok anlamlı buluyorum. Nuran Hocam’ı yıllardır sosyal medyadan takip ediyorum. Sergisine ilk kez katılma imkânı buldum. Dünyada evrensel olmanın yolu kendi geçmişini bilmekten geçiyor. Böyle değerli sanatçıyı Gaziantep’te ağırlamaktan dolayı çok mutluyuz, sergisini sanatseverlerle buluşturduğu için tebrik ederim” diyerek mutluluğunu dile getirdi.

 

Sanko Sanat Galerisi’nin 2004 yılından bu yana sanatçıların hizmetinde olduğunu anımsatan Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu da Türkiye genelinde bilinen elit bir galeri haline geldiklerinin altını çizdi.

 

Konuşmalardan sonra Dekan Prof. Dr. Zuhal Arda, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, sanatçı Nuran Say’a takdim etti.

 

Nuran Say’ın 25 eserinin yer aldığı sergi, Sanko Sanat Galerisi’nde, 28 Şubat’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

 

KAM, KADIN, DOKUMA ÜÇLEMESİ

Kam: Türklerin gök tengiri inancına göre, Tengiri tarafından seçilmiş kişiye verilen isim.

Görevi: Seçilmiş “Kut” luk verilmiş lider ile Tengiri arasında bilgi taşımak. Kandaş toplulukları bir arada tutmak. Ata ruhlardan aldığı bilgileri insanlarla paylaşmak.                Şifa bilgileri vermek.

Manyak: Kamların ata ruhlardan aldıkları talimatlarla hazırlayıp dini ritüeller sırasında giydikleri elbise

Dokuma: Türklerin her alanda kullandıkları ürün. Mimari, duvar resmi, mobilyası, koruyuculuğu temsil eden, yün, keçi kılı, gibi malzemelerden “ıstar” tezgahında kirkitle sıkıştırılarak elde edilen kullanım araçları.

Kadın:Türklerde  ata, ana saygın kişi.

Kam, Kadın, Dokuma ayrılmaz bir bütün. Anadan kıza aktarılan sözlü bilgi, tekrar edilerek üretilen dokumalar.

 

NURAN SAY

Kastamonu’da 1957 yılında dünyaya gelen Say, 1986-1987 İstanbul Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Ana Sanat Dalından mezun oldu. 1987-1988 öğretim yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümüne, Tekstil Tasarım ve Temel Tasarım derslerini vermek üzere Öğretim Görevlisi olarak atandı.

 

1990-1991 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Marmaris Yöresi Kirkitli Düz El Dokumaları konulu yüksek Lisans, 1998-1999’da Niğde Bor İlçesi Bekdik Kilimleri isimli tezi ile doktora programını tamamladı. Resim Eğitimi Konusunda uzmanlaşarak 2002-2003 Yılında Yrd. Doç. Dr. kadrosuna atandı.

 

Bölümünde verdiği derslerin yanı sıra, Ankara, Kastamonu, Çankırı, Alanya, İstanbul, Bulgaristan ve Gürcistan’da 15 kişisel resim sergisi açtı. Yurt içi ve yurt dışında Florida, Venedik, Paris, Tiran ve Ürdün’de çok sayıda karma resim sergisine katıldı.

 

Kültür Bakanlığı DÖSİM Uzmanlar Kurulu üyeliği, AKM Arış ve Gazi Eğitim Dergisi, hakem kurul üyeliği yaptı. Yurt içi ve dışında özel, resmi kurum ve kuruluşların koleksiyonlarında çalışmaları bulunan Say, makale, kitap, bildiri, konferans, proje, alan araştırmaları, hakemlik görevleriyle de bilimsel ve sanatsal çalışmalarına devam etmektedir. GESAM ve SAKÜDER üyesi, özgün eser TÜBİTAK ödülü sahibidir.

 

 

 

 

SANKO SANAT GALERİSİ’NDE SERGİ

2/8/2020 1

Ressam Dr. Öğretim Üyesi Nuran Say, Sanko Sanat Galerisi’nde, “Kam, Kadın, Dokuma Üçlemesi” temalı 16’ncı kişisel resim sergisini açtı.              

 

Sergi açılışında konuşan Dr. Öğretim Üyesi Ressam Say, “Türk kadını olarak kendi kadın atalarımı resmedip gençlere tanıtmayı görev biliyorum” dedi.

 

Ankara’daki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Say, yurtiçi ve yurtdışında Florida, Venedik, Paris, Tiran ve Ürdün’de çok sayıda karma resim sergisine katıldığını söyledi.

 

“İçinde doğduğum kültürün değerlerini dünyaya, kendi toplumuma ve gençlerimize aktarmak için resim bir araçtır” diyen Say, bu nedenle farklı bir teknik kullandığını kaydetti.

 

“Önce ülkemin kadınlarını yağlı boya, sulu boya ve kara kalem olarak resmediyorum. Sonra onların ürettikleri dokumalarla ya da ata inançlarıyla bütünleştiriyorum” diyen Say, kadın ataların ürettiği kirkitli dokumaların (halı, kilim, cicim, zili, susma) tek başına yaşam biçimi ve sanat eseri olduğuna vurgu yaptı.

 

Daha bilinçli ve gelişmiş toplumlar için anne-baba ile eğitimcilere büyük görev düştüğüne dikkat çeken Say, “Resim benim için bir iletişim aracıdır. Geçmişi bilmeyen toplumlar, gününü yaşayamaz, geleceğini oluşturamaz. Bu nedenle geleceğimiz olan gençlerimize geçmişimizi gerek sanat gerekse tarih yoluyla doğru anlatmayı görev bilmeliyiz” ifadelerini kullandı.

 

“Ben bir Türk kadınıyım bundan onur ve gurur duyuyorum. Kendi kadın atalarımı resmedip gençlere tanıtmayı görev biliyorum” diyen Say, sözlerini şöyle tamamladı:

 

“Antep’e ‘Gazi’ unvanı verilişinin 99’uncu yıldönümünde Gaziantep’te bulunmaktan ve Sanko Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşmaktan gurur duydum. Kurtuluş mücadelesinde 6317 şehit veren, her türlü yokluğa, imkansızlığa rağmen düşmana teslim olmayan Antep’e ‘Gazi’ unvanı verilişinin 99’uncu yılı kutlu olsun. Başta Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, 6317 şehidimizi ve ülkemiz için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.”

 

Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zuhal Arda ise “Böylesi önemli bir sergiyi çok anlamlı buluyorum. Nuran Hocam’ı yıllardır sosyal medyadan takip ediyorum. Sergisine ilk kez katılma imkânı buldum. Dünyada evrensel olmanın yolu kendi geçmişini bilmekten geçiyor. Böyle değerli sanatçıyı Gaziantep’te ağırlamaktan dolayı çok mutluyuz, sergisini sanatseverlerle buluşturduğu için tebrik ederim” diyerek mutluluğunu dile getirdi.

 

Sanko Sanat Galerisi’nin 2004 yılından bu yana sanatçıların hizmetinde olduğunu anımsatan Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu da Türkiye genelinde bilinen elit bir galeri haline geldiklerinin altını çizdi.

 

Konuşmalardan sonra Dekan Prof. Dr. Zuhal Arda, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, sanatçı Nuran Say’a takdim etti.

 

Nuran Say’ın 25 eserinin yer aldığı sergi, Sanko Sanat Galerisi’nde, 28 Şubat’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

 

KAM, KADIN, DOKUMA ÜÇLEMESİ

Kam: Türklerin gök tengiri inancına göre, Tengiri tarafından seçilmiş kişiye verilen isim.

Görevi: Seçilmiş “Kut” luk verilmiş lider ile Tengiri arasında bilgi taşımak. Kandaş toplulukları bir arada tutmak. Ata ruhlardan aldığı bilgileri insanlarla paylaşmak.                Şifa bilgileri vermek.

Manyak: Kamların ata ruhlardan aldıkları talimatlarla hazırlayıp dini ritüeller sırasında giydikleri elbise

Dokuma: Türklerin her alanda kullandıkları ürün. Mimari, duvar resmi, mobilyası, koruyuculuğu temsil eden, yün, keçi kılı, gibi malzemelerden “ıstar” tezgahında kirkitle sıkıştırılarak elde edilen kullanım araçları.

Kadın:Türklerde  ata, ana saygın kişi.

Kam, Kadın, Dokuma ayrılmaz bir bütün. Anadan kıza aktarılan sözlü bilgi, tekrar edilerek üretilen dokumalar.

 

NURAN SAY

Kastamonu’da 1957 yılında dünyaya gelen Say, 1986-1987 İstanbul Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Ana Sanat Dalından mezun oldu. 1987-1988 öğretim yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümüne, Tekstil Tasarım ve Temel Tasarım derslerini vermek üzere Öğretim Görevlisi olarak atandı.

 

1990-1991 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Marmaris Yöresi Kirkitli Düz El Dokumaları konulu yüksek Lisans, 1998-1999’da Niğde Bor İlçesi Bekdik Kilimleri isimli tezi ile doktora programını tamamladı. Resim Eğitimi Konusunda uzmanlaşarak 2002-2003 Yılında Yrd. Doç. Dr. kadrosuna atandı.

 

Bölümünde verdiği derslerin yanı sıra, Ankara, Kastamonu, Çankırı, Alanya, İstanbul, Bulgaristan ve Gürcistan’da 15 kişisel resim sergisi açtı. Yurt içi ve yurt dışında Florida, Venedik, Paris, Tiran ve Ürdün’de çok sayıda karma resim sergisine katıldı.

 

Kültür Bakanlığı DÖSİM Uzmanlar Kurulu üyeliği, AKM Arış ve Gazi Eğitim Dergisi, hakem kurul üyeliği yaptı. Yurt içi ve dışında özel, resmi kurum ve kuruluşların koleksiyonlarında çalışmaları bulunan Say, makale, kitap, bildiri, konferans, proje, alan araştırmaları, hakemlik görevleriyle de bilimsel ve sanatsal çalışmalarına devam etmektedir. GESAM ve SAKÜDER üyesi, özgün eser TÜBİTAK ödülü sahibidir.

 

SANKO SANAT GALERİSİ’NDE “ATATÜRK PORTRELERİ” SERGİSİ AÇILDI

1/17/2020

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gaziantep’i ziyaretlerinin 87’nci yıl dönümü anma etkinlikleri kapsamında SANKO Sanat Galerisi’nde Etem Çalışkan Çizgileri ile “Atatürk Portreleri” sergisi açıldı.

 

Adı Atatürk ile özdeşleşmiş dünyaca ünlü ressam, hattat ve kaligrafi ustası Etem Çalışkan’ın birbirinden güzel Atatürk portrelerinin, Gaziantepli sanatseverlerle buluştuğu sergi açılışına Şahinbey Kaymakamı Cemalettin Yılmaz, Şehitkamil Belediye Başkan Yardımcısı Ceyda Gürsel, dizi ve sinema oyuncusu Menderes Samancılar, SANKO Okulları Genel Müdürü Fırat Mümtaz Asyalı, SANKO Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, İşletme Müdürü Taner Neng, SANKO Sanat  Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek, Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, mozaik sanatçısı Mehmet Yılmaz, AVM yetkilileri ve sanatseverler katıldı.

 

SANKO Holding tarafından düzenlenen sergide, Türkiye’nin ünlü Atatürk Ressamı, asırlık çınar Etem Çalışkan’ın birbirinden güzel Atatürk Portrelerinden seçilen 20 resmi sanatseverlerle buluşturuldu.

 

Bu eserlerin yanında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 87 yıl önce gerçekleşen Gaziantep ziyaretleri sırasında çekilmiş fotoğrafları, Gaziantep’in “Gazi”lik Madalyası fotoğrafı, Etem Çalışkan’ın Kültür Bakanlığı’nın siparişi üzerine üç yıllık çalışma sonucu el yazısıyla ile hazırladığı, 844 sayfadan oluşan ve 2002'de yayımlanan “NUTUK” adlı eserinin orijinal baskısı ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın “Kur’anı Kerim’in Türkçe Tefsiri’nin  dört yılda tamamı kaligrafik el yazması yazdığı ve ilk olarak 1983’te bastırılan orijinal baskısı da sergilendi.

 

Programın açılış konuşmasını yapan SANKO Sanat  Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek, 2020 yılına “Etem Çalışkan Çizgileriyle Atatürk Portreleri Sergisi” ile başlamaktan büyük mutluluk duyduklarını belirterek, “Bu konunun ustadı Etem Çalışkan’ın eserleriyle sizleri buluşturmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz” dedi.

 

Şahinbey Kaymakamı Cemalettin Yılmaz ise Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gaziantep’e gelişinin 87’nci yılı etkinlikleri kapsamında açılan sergiye katılmaktan memniyet duyduğunu söyledi.

 

SANKO DEMEK SANAT DEMEKTİR

Sözlerine “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gaziantep’e gelişinin 87’nci yılında, Sanko Sanat Galerisi’nde sergi açmanın mutluluğu içindeyim” diye başlayan Etem Çalışkan, “Bu sergiyi hem Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gaziantep’e gelişinin 87’nci yılına hem de TBMM’nin kuruluşunun 100’üncü yılına adıyorum” ifadelerini kullandı.

 

SANKO’nun üretim ve istihdam merkezi olmanın ötesinde doğadan gelen bir kuruluş olduğuna dikkat çeken Çalışkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“SANKO’yu seviyorum çünkü tarladan, pamuktan, doğanın içinden geliyor. O nedenle SANKO’yu çok seviyorum. SANKO’yu sadece üretici olarak değil aynı zamanda bir sanat olarak görüyorum. Sanata ve sanatçıya her zaman destek olan, bizleri burada sanatseverlerle buluşturan SANKO yetkililerine teşekkür ediyorum, saygılarımı sevgilerimi sunuyorum.”

 

MENDERES SAMANCILAR SÜRPRİZ YAPTI

Sergi açılışına katılan dizi ve sinema oyuncusu Menderes Samancılar, dizi çekimi için Gaziantep’te bulunduğunu anımsatarak, yakından tanıdığı Etem Çalışkan’ın Atatürk Portreleri resim sergisi açacağını öğrenince Sanko Sanat Galerisi’ne geldiğini bildirdi.

 

Böylesi önemli bir kültürel etkinliğe katılmaktan son derece mutlu olduğunu anlatan Samancılar, şöyle devam etti.

 

“Gaziantep’i ve Gazianteplileri çok seviyorum. Bu muhteşem sergiyi görmekten ve burada olmaktan büyük mutluluk duydum. Gaziantep geçmişinden beri kültürün, sanatın, dayanışmanın ve kardeşliğin şehri olduğunu biliyoruz. Gaziantep’te dört aydan beri dizi çekiyoruz. Aksilik olmazsa iki yıl daha kalacağız. Elimizden geldiğince kardeşliğe, dostluğa imza atan başarılı bir projenin içinde yer almaya çalışıyoruz.”

 

Ziyaretçilere Etem Çalışkan’ın “Atatürk Portreleri” ve Gaziantep Savunması dönemini yansıtan “Tarihi Gaziantep Fotoğrafları” kartpostalları armağan edildi.

 

Konuşmalardan sonra Şahinbey Kaymakamı Cemalettin Yılmaz, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, sanatçı Etem Çalışkan’a, Şehitkamil Belediye Başkan Yardımcısı Ceyda Gürsel ise usta oyuncu Menderes Samancılar’a takdim etti.

 

SANKO Sanat Galerisi’ndeki sergi açılışına katılan 92 yaşındaki tarihi çınar Etem Çalışkan, gelen ziyaretçiler ve sanatseverlerle söyleşi yaparak, eserlerinin bir bölümünü imzalayıp, sanatseverlerle fotoğraf çektirdi.

 

Çalışkan’ın Sanko Sanat Galerisi’ndeki “Atatürk Portreleri” sergisi, 7 Şubat’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

 

ETEM ÇALIŞKAN

Yeni yazı ile hat yapan Etem Çalışkan, Türkiye'de ders kitaplarında yer alan Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi ve İstiklal Marşı'nın yazımını yapan kişidir; fonda yer alan meşhur Atatürk portresinin de çizeridir. 

 

Anıtkabir'in inşası sırasında kitabelerin yazılmasında emeği geçen sanatçının en önemli çalışmaları arasında Atatürk'ün imzasını, Atatürk'e ait imzalara bakarak stilize etmesi, Kuran-ı Kerim'in Türkçe mealini yeni yazı yazması ve Nutuk'u kaligrafik olarak iki cilt halinde hazırlaması yer alır.

 

1928’de Tarsus’un Göçük Köyü’nde dünyaya geldi. İlk ve orta öğreniminin Mersin’de tamamladı. Yükseköğrenimini İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Afiş Bölümü’nde yaptı. Sabri Berkel’den desen, Emin Barın’dan yazı, Namık Bayık’dan afiş ve grafik dersleri aldı. Akademideki öğrenciliği sırasında, Anıtkabir’deki yazıtların yazılmasında Emin Barın’a yardımcı oldu.

 

1954 yılında öğrenciliği sürerken Yapı Kredi Bankası'nın 10’uncu yıl afişi, şükran belgeleri, diplomaları, madalyalarını yaptı. Aynı yıl Yeni Sabah gazetesinde ressam ve kaligraf olarak gazeteciliğe başladı. İlk işi, gazete için Jane Eyre filminin fotoğraflarının üstüne konuşmalar ve anlatım yazmak oldu. Bu çalışma, Türk basınındaki ilk fotoroman yayınıydı.

 

Yeni Sabah’tan sonra Ankara'da Zafer ve Öncü, İstanbul'da Hareket, Dünya, Akşam, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Manşetleri, olayların resimlerini çizdi. Her yılın 10 Kasım'ında gazetelerde yayımlanan Atatürk portrelerini de çizen sanatçı, 1969 yılında Milliyet gazetesinde çalışırken 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü nedeniyle çizdiği Atatürk portresi, o güne kadarkiler içinde en kalıcısı oldu.

 

1982’de Hürriyet Gazetesi’nden emekli olduktan sonra Milliyet Gazetesi’ne Türk Büyüklerini, Güneş Gazetesi’ne Kuran'ın Türkçe anlamını, Sabah Gazetesi’ne Yunus Emre Divan'ını hazırladı. Çizgi röportajlar yaptı. Türk Büyükleri çalışması albüm kitap olarak yayınlandı.

 

1980 yılında Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılı için basılan gümüş ve altın hatıra paraları tasarladı,1984 yılında PTT için 16 Türk Devleti Pul Serisini hazırladı. Kültür Bakanlığı’nın siparişi üzerine üç yıllık bir çalışma sonucunda Atatürk’ün iki ciltlik Nutuk adlı eserini el yazısıyla yazdı. 844 sayfadan oluşan iki ciltlik eser, 2002'de yayımlandı. 2005 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen Burhan Felek Ödülü ile ödüllendirildi.

 

 

 

“SAVUNMA DÖNEMİ ANTEP KARTPOSTALLARI” SERGİSİ AÇILDI

12/28/2020

Gaziantep’in kurtuluşunun 98’inci yıldönümü etkinlikleri kapsamında, Sanko Sanat Galerisi’nde “Savunma Dönemi Antep Kartpostalları” temalı fotoğraf sergisi açıldı.

 

Sergi açılışına, Gaziantep Valisi Davut Gül, İl Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek, İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Bekmez, SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Adil Sani Konukoğlu, Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zuhal Arda, İl Kültür ve Turizm Müdürü Bülent Öztürk, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanı Oya Alpay, Büyükşehir Belediyesi Gazi Kültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Sani Konukoğlu Vakfı Genel Sekreteri Naci Boran, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek ile Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu ile İşletme Müdürü Taner Neng ve davetliler katıldı.

 

Sanko Sanat Galerisi’ndeki sergi açılış töreninde konuşan Vali Gül, Antep savunmasının 100’üncü yıl hazırlıklarının başladığını söyledi. 

 

TÜRKLERE YAPILAN HAKSIZLIĞI GÖRÜYORUZ

SANKO Holding’in destekleriyle Gaziantep savunmasının anlamlı resimlerini gördüklerini belirten Vali Gül, “Fotoğraflara baktığımızda 100 yıl önce yaptığımız savaşın bir ahlaki değerinin olduğunu, kimseye zulüm ve haksızlık etmediğimizi, tam aksine Türklere yapılan haksızlığın bütün dünyaya fotoğraflarla anlatıldığını görüyoruz. Bunu çocuklarımızın, gençlerimizin, bizlerin hatırlaması çok önemlidir. Başta Adil Bey’e, çalışma arkadaşlarına ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

 

BU FOTOĞRAFLAR 6317 ŞEHİDİMİZİ TASDİKLİYOR

“Gaziantep’in Kurtuluşunun 100’üncü yıl hazırlıkları kapsamında SANKO Holding olarak bizler de katkıda bulunmaya çalışıyoruz” diyen SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Adil Sani Konukoğlu ise sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Bu şehrin tarihi, neler çektiği burada sergilenen fotoğraflardan çok net görülüyor. Bir şehir ancak bu kadar tahrip edilebilir. Bu fotoğraflar 6317 şehidimizi tasdikliyor. Bu şehirde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Şehitlerimizi ve hayatını kaybeden gazilerimizi rahmetle anıyorum. Şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesinde burada olduğumuzu unutmamamız gerektiğini bir kez daha derinden hatırladık. Şehitlerimiz ve gazilerimiz olmasaydı bugün burada olamazdık. Bundan sonrada var gücümüzle bütün şehir olarak onlara layık olacağız.”

 

Konukoğlu, 2020 yılının ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olması temennisiyle sözlerini tamamladı.

 

FRANSIZLAR YAPTIKLARI VAHŞETİ FOTOĞRAFLARLA GÖSTERMİŞ

Fotoğrafları ziyaretçilere yorumlayan Gazi Kültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar da sergilenen fotoğrafların, Antep Savunmasının ardından Fransızlar tarafından çekildiğini ve kartpostal olarak Fransa’ya gönderildiğini, böylece Antep’i aldıklarını göstermek amacıyla kendi kamuoyuna propaganda aracı olarak kullandıklarını söyledi.

 

“O dönemde fotoğraf büyük bir propaganda aracı olarak kullanılıyordu. Fransızlar hakimiyetlerini göstermek için ‘Bombardıman Sonrası Antep’ diyecek kadar pervasız olmuşlardır” diyen Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Hem bombalamışlar hem hâkim olmaya çalışmışlar hem de biz bunlara sahip olduk diye Fransa’da kendi halkına mesaj vermeye çalışmışlar. Ayrıca bu fotoğrafları tüm dünyaya göndererek sömürgelerinde olan ülkelere de mesaj vermişler. Aslında yaptıkları vahşetin resimlerini kendilerinden görmüş oluyoruz. 8 bin harabe ev, kayıp camilerimiz, 6317 şehidimiz var. Gaziantep’te camilerimize baktığımızda minaresinde mutlaka kurşun izi görürüz. Bu da bize modern geçinen Fransa’nın ne din ne de inanç dinlediğini, sadece hâkim olma içgüdüsüyle önüne gelen ne varsa ortaya koyduğunu gösteriyor. Gaziantepliler, savaşta hiç görmedikleri tankları görüp onu ateş püsküren birer canavar olarak tabir etmişler.”

 

Mehmet Akif Ersoy’un “Tarih tekerrürden ibaret diyorlar, ibret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi?” sözlerini hatırlatan Prof. Dr. Yakar, “Biz tarihten ibret aldığımızı çocuklarımıza göstereceğiz. Bu yıkım fotoğraflarından hareketle çocuklarımıza, gençlerimize vatana millete hizmet etmek çok çalışın diyeceğiz. Gençlerimiz çok çalışacaklar. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın yakın tarihlerini öğrenerek kendilerini iyi konumlandırmaları gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

 

FOTOĞRAFLARI GÖREN ZİYARETÇİLER DUYGULANDI

Malatyalı olduğunu ve Gaziantep’te yaşadığını belirten Hakkı Tüysüz ise sergilenen fotoğrafları görünce çok duygulandığını kaydetti.

 

“Gazianteplilerin Fransızlara karşı memleketi nasıl savunduklarını görünce çok duygulandım. Vatan topraklarımızı işgalden kurtaran kahramanlarımızın yaşadığı zorlukları, çektikleri çileleri görünce gözlerimiz doldu” diyen Tüysüz, O gün mücadele eden kahraman şehitler ve gaziler sayesinde sömürge olmadığımıza vurgu yaptı.

 

Tüysüz, “Allah o gün her türlü yokluğa ve imkansızlığa rağmen mücadele verip desten yazan şehitlerimizden, gazilerimizden razı olsun” diye konuştu.

 

Sanko Sanat Galerisi’nde 27 fotoğrafın sergilendiği ‘Antep Kartpostalları’ sergisi, 17 Ocak’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

 

FOTOĞRAFLARLA İLGİLİ BİLGİ

9 Şubat 1921’de Antep savunmasının sona ermesiyle şehrin hakimiyetini ele geçiren Fransızlar, bombardımanları sonucu yerle bir olan mekanların fotoğraflarını çekmişler.

 

Savunma sonrası çekilen fotoğrafların çoğunun altında Suriye kökenli bir fotoğraf editörü olan Thevenet’in imzası var. Fotoğraflar Fransa-Paris’te “Le Deiley Photograph Studios”ta basılmış.

 

Yine Fransız işgal yıllarını konu alan foto kartların bazılarında da Editör Wattar Freres’in adı geçiyor. Bir fotoğrafın çoğaltılarak basımı olan foto kartlara cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemlerde rastlamak mümkün. Wattar Freres’in Antep’le ilgili foto kartları Halep’teki stüdyoda basılmıştır.

 

1920’li yıllarda Antep Amerikan Koleji fotoğraflarının ve bazı Antep görüntülerinin fotoğraf editörü olarak Neurdein Freres karşımıza çıkmaktadır. Fotoğraflar Paris’te İmp. Crété, Succ.- Paris - Corbeil’de tab edilmiştir. 1920’li yıllara ait bazı Antep fotoğraflarının altında editör olarak Thouha Freres’in adı geçmektedir.

 

 

 

 

 

SEMA BARLAS “SURETLER” TEMALI 16’NCI KİŞİSEL SERGİSİNİ AÇTI

3/22/2019

İzmirli Ressam Sema Barlas, Sanko Sanat Galerisi’nde “Suretler” temalı 16’ncı kişisel resim sergisini açtı.

Çocukluğundan bu yana resim yaptığını belirten Barlas, “Annemin de ressam olmasından dolayı çocukluğumdan bu yana resme olan ilgim tetiklendi. Resim yapmamı ailem çok destekledi. Eğitimini almamla da resim serüvenim devam etti” dedi.

Kanada’da Güzel Sanatlar Lisesi’ni bitirdiğini kaydeden Barlas, “Kanada’da resimle ilgili bir program bitirdim. Sonra Türkiye’ye dönüş yaptım. İlk yıllarımda resimle ilgili fazla bir şey yapamadım. Sonrasında ise evde sürekli resim yaptım ve işimi profesyonelliğe döktüm. Kızım Demet Barlas Dayı da ressamdır” diye konuştu.

Barlas, Alman ressamlardan etkilendiğini, dışavurumcu ve figüratif resim yapan sanatçıları çok beğendiğini söyledi.

İzmir Güzelyalı’daki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Barlas, yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda kişisel sergisinin yanı sıra, birçok yarışmalı ve karma sergiye katıldığına vurgu yaptı.

RESİM YAPARKEN HİPNOZ OLUYORUM
“Figüratif resimler ilgimi çekiyor. Ama soyut resimleri de seviyorum. Resim benim her şeyim. Hayatım, yaşam şeklim” diyen Barlas, şöyle devam etti:

“Tuval üzerine akrilik boya tekniği kullanarak resimlerimi yapıyorum. Benim çalışmalarım insan. İnsan halleri bana ilham veriyor. İyi bir izleyiciyim. Duygularını tuvale aktarıyorum. Ben çok iyi konuşamam ancak beni resimlerimden anlasınlar istiyorum. Resim yaparken hipnoz oluyorum. Beni alıp götürüyor ve kendiliğinden çıkıyor her şey ortaya. Yani hiçbir şeyi planlayarak yapmıyorum. Artık resmin gidişatına göre davranıyorum. Bazen planladığım da oluyor. Kendi hayal gücümle o planı birleştiriyorum.”

SANAT, TEKNOLOJİ İLE BİRLİKTE BÜYÜK BİR GELİŞME GÖSTERDİ
Türkiye’de belli bir kısmın sanata değer verdiğini kaydeden Barlas, sözlerini şöyle tamamladı:

Sanat, teknoloji ile birlikte büyük bir gelişme gösterdi. Bugünün teknolojisiyle üzerine kattığımız çok daha şeyler var. Bu işi yapan sanatçıların farkındalıkları git gide artıyor ve günümüz teknolojisini çok iyi kullanıyorlar. Teknolojiyi eserlerime ilgi duyan, doğru kitlelere ulaşacak en iyi araçlardan biri olarak görüyorum. Bu nedenle oluşturduğum www.semabarlas.com web sitemle çok daha fazla kitlelere eserlerimi sunma imkânı buluyorum. Bu sergideki ‘Suretler’ temalı sergimi eş zamanlı olarak web sitemden de yayınlayarak sanatseverlerin beğenisine sunuyorum.”

Galerinin 15 yıldır sanatçıların buluşma noktası olduğunu ve şimdiye kadar 300’e yakın sergi açıldığını anımsatan Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise Türkiye genelinde önemi bilinen bir galeri olduklarını ve bu anlamda çok mesafe kat ettiklerinin altını çizdi.

Sergi açılışına, daha önce” Sanko Sanat Galerisi’nde sergi açan ve sanatçının arkadaşları olan ressam Claudia Schmidt Üzelgeçici ve Mustafa Üzelgeçici ile Ezgi Yüksel ve Reyhan Abacıoğlu, Sanko Okulları Genel Müdürü Fırat Mümtaz Asyalı, Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, Sanko Park AVM İşletme Müdürü Taner Neng, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.
                                                                                              
Konuşmalardan sonra Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, sanatçı Sema Barlas’a hediye etti.

Barlas’ın 26 eserinin yer aldığı sergisi Sanko Sanat Galerisi’nde, 19 Nisan’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.


DOĞADAN GELEN İÇSELLİK SANATIN HAMMADDESİDİR

2/22/2019

 
Bayburt’un Bayraktar Köyü’nde kurduğu Baksı Müzesi ile ressamlığının yanı sıra, müzeciliği ile de dikkati çeken Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, Sanko Sanat Galerisi’nde “Saklı Zamanlar” temalı 46’ncı kişisel resim sergisini açtı.
 
Sergi açılışında konuşan Koçan, insanoğlunun doğduğundan bu yana hep daha iyi ve sorunsuz bir dünyaya sahip olma çabasında olduğunu ve bu düşüncenin hiçbir zaman değişmediğini, bu doğrultuda da formüller ürettiğini söyledi.
 
“Okulda, sanat eğitimimde çok şeyler öğrendim ama asıl öğretmenim ait olduğum coğrafyadır” diyen Prof. Dr. Koçan, şunları kaydetti:

“Öğretmenim tabiatla olan ilişkimdir. Tabiatta değişimi, büyümeyi, çiçek açmayı, tohum vermeyi gördüm. Her şeyin aynı kalmayacağına dair bir bakış açınız oluşuyor. Sizde zaman ve gelecek kavramı oluşturuyor. Yaşamdaki sürekliliği fark ediyorsunuz.”
 
ESERLERİMİ GELECEKÇİ BAKIŞ AÇISIYLA YORUMLUYORUM
Köyünden çıkan ilk üniversite mezunu olduğunu anlatan Prof. Dr. Koçan, “Doğadan gelen içsellik sanatın hammaddesidir. Sanatçı kendini adamalı, sorgulamalı, sınırlarını zorlamalı. Sanatı kendi hayatından yaratmalı ve bunu derinleştirmeli” dedi.

Prof. Dr. Koçan, 1980’lerde atölyelerini ticari işe döndüğü için kapattığını ve geride anlam bırakmak istediğine vurgu yaptı.

Babasının vasiyeti üzerine Bayburt’a geri gittiğinde kültürlerinden eser kalmadığını ifade eden Prof. Dr. Koçan, “Köyümde köylülüğün kalmadığını gördüm. Halbuki derinliğim oradaydı. Eserlerimi o yüzden gelenekten yola çıkarak gelecekçi bakış açısıyla yorumluyorum” diye konuştu.
 
SANKO’NUN SANATLA BİRLEŞTİRİCİ OLMASI ÇOK KIYMETLİ
İlkokul ikinci sınıfı Nizip’te okuduğu için biyografisinde Gaziantep’in ayrı bir önemi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Koçan, “Sanatın merkezlerde kalmasını istemiyorum. Bu yüzden Anadolu’da birçok sergi açtım. Oralara gitmezsek eserlerimizi göstermezsek olmaz. Merkezlerin dışına gitmem gerek diye düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.

“Gaziantep derinliği ve kültürü olan bir yer. Şehirlerimize yatırımlar yapıyoruz. Ancak asıl zenginlik kültürümüzdür” diyen Prof. Dr. Koçan, şöyle devam etti:

“Gaziantep’te SANKO’nun sanatla birleştirici olmasını çok kıymetli görüyorum. Geleneksel kutnu kumaşının günümüze uyarlanmış halini SANKO Park’ta bulunan Kutnia’da gördüm, Kutnia’ya olan ilgi beni çok etkiledi. Bugünden geleceğe yönelik hayaller kurmak lazım. İnsanoğlunun bir hayatı var. Gelenekten geleceğe. Bu bizi geleceğe taşıyor. Bugün Gaziantep’i gezdim. Zeugma bizim. Atatürk öyle diyor ‘Eğer derinliğimize sahip çıkmazsak, topraklarımız bizim olmaz’. Herkes gücü oranında geleceği için geçmişine sahip çıkmalı.”
 
ZANAATKÂRLIK KAVRAMINI GELECEK NESİLLERE AKTARMAMIZ LAZIM
Zanaatkârlık kavramının, tarihten bugüne kadar bu coğrafyada var olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Koçan, “Bunu bir kültür mirası olarak gelecek nesillere aktarmamız lazım. Bu nedenle zanaata, sanata ve tabii ki yöresel değerlerimize, başta bizler sahip çıkarak çocuklara aktarmalıyız. Doğduğum köyün eski adı olan Baksı’daki müzemizin kuruluş amacı da budur” dedi.
 
Tuvallerinde beliren insanoğlunun soyutlaşmış gölgeler olduğuna vurgulayan Prof. Dr. Koçan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Baksı ‘şaman’ anlamına geliyor. Köyümün eski adının Baksı olması, şaman geleneğinin bir devamı olarak görülebilir. Heykellerden oluşan şamanik figürler üzerine kendi hayatımdan semboller var. Buradaki figürler babam ve annemin yaşam mücadelesini tarif eder. Benim resimlerimde insan bedeni kaybolmuş ancak temsili olarak silüeti görünür. Şamanik insan belki de söz konusu bilişselliğin ve teknolojinin ürettiği yeni insan olacaktır. Dolayısıyla resimlerimin öznesi şaman, bedeninin ötesinde bir temsildir.

Kendi yazgısını yüzünde taşıyan nihai öznedir. Güncel bir ikona olarak tuvalde yeniden üretilmiş, dijitalleşmenin yalnızlaştırdığı bireydir. Tasarlayamazsak geleceğimiz olmaz. İnsanlarımız kendi varlığını kafasında oluşturması lazım. Biz geçmiş miyiz yoksa gelecek miyiz diye. Biz her ikisiyiz de. Biz dünümüzü inkâr edemeyiz. Bizler dünümüzle, sanatımızla varız. Bizlerin köyden kentlere gidişi destansı bir öykü aslında. Müthiş bir yalnızlık yaşıyoruz. Gidecek başaracak ve döneceksiniz.”

CAM ALTI TEKNİĞİNDEN YOLA ÇIKTIM
İstanbul’daki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdüren ve cam altı tekniğinden esinlenerek silikonla yaptığı resimlerini Gaziantep’e getirdiğini bildiren Prof. Dr. Koçan, devamla şunları anlattı:

“Ayrıca tuval üzerine akrilik, yağlı boya ve farklı tekniklerle de resimler yapıyorum. Resim yapmak bir yaşama biçimidir. Sanatçının gerçek aracıdır. Yazarlar yazar, ressamlar resmeder, heykeltıraşlar şekil verir. Resim yapmak benim en inandığım ifade aracımdır. Dil genel ifade ile ilgilidir. Onu yücelttiğimiz zaman şiir yazarız, roman yazarız. Sanat bir arayış biçimidir. Bizim masallarımız vardı. Şimdi diziler bizi tutsak ediyor. İnsana yatırım yapmalıyız. Kişisel olarak düşüncem budur. Morali yüksek insan başarılı olur. Baksı müzemizi kurduk. İnsanlar soruyor ‘ne değişti yöre insanında’ diye. Niye değişsin ki? Bu bir kültürdür. Sizlerin kutnusu gibi.”

SOSYAL MEDYADAN UZAK DURUN
Sergi açılışına katılan SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı ise eserlerini Gaziantep’teki sanatseverlerle buluşturan Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’a teşekkür etti.

Açılışa gelen öğrencilere seslenen Prof. Dr. Dağlı, “Bir kuşak köyden çıkıp kendini anlatmaya çalıştı. Bunu Kemal Sunal filmlerinde çok gördük. Köyden şehre, oradan başarıp tekrar köyüne dönmesi gibi. Artık kendi medeniyetimizi sergilemeye başladık, kendimizi ifade edebiliyoruz. Kitap okuyun. Sosyal medyadan da uzak durun. Kötü kitap yoktur” uyarısını yaptı.

 
Konuşmalardan sonra, Sanko Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını sanatçı Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’a hediye etti.
 
Sergi açılışına, sanatçının seramik sanatçısı eşi Oya Koçan, SANKO Okulları Genel Müdürü Mümtaz Fırat Asyalı, SANKO Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, Gaziantep Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar Lisesi’nden öğretim üyeleri ve öğretmenler, Yazar Fevzi Gönenç, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek, Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.
 
Koçan’ın, Sanko Sanat Galerisi’nde değişik boyutlarda 21 eserinin yer aldığı sergisi, 22 Mart’a kadar her gün 10.00 - 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.
 
SANATÇI
1946 yılında Bayburt’ta doğan Prof. Dr. Koçan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde uzun yıllar öğretim üyesi olarak görev yaptı ve 1997-2005 yılları arasında fakültenin dekanlığını üstlendi. 1980 yılında “Türk Halk Resimleri” konulu araştırmasını tamamladı.
 
Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nin kurucuları arasında yer alan ve 1990-1995 yılları arasında derneğin başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Koçan, 1991’de İstanbul Sanat Fuarı’nı kurdu.
 
2005 yılında kurduğu vakıfla 2010 Temmuz ayında Baksı Müzesi’ne hayat verdi. 2014 yılında TBMM Onur Ödülü’nün sahibi oldu. Baksı Müzesi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 2014 Yılın Müzesi Ödülünü aldı.
 
Baksı Müzesi Bayburt’a 45 km uzaklıktaki Bayraktar Köyü'nde kurulu sanat müzesidir. Kurulduğu Bayraktar Köyü'nün eski adı olan Baksı sözcüğü eski Türklerde bilgin, hekim, şaman anlamlarına gelmektedir. Müze, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına ev sahipliği yapmaktadır.
 
Prof. Dr. Koçan, “Sanat Tır” ve Sanat Çadır” gibi projelerle sanatı merkezin dışına taşıma çalışmalarını da gerçekleştirdi.  
 
Avusturya Salzburg Şehir Onur Ödülü ve Asya Sanat Bienali- Resim Büyük Ödülü’nün içinde olduğu 35 ödüle sahip olan Koçan, 45 kişisel sergi açtı ve çok sayıda ulusal ve uluslararası grup sergisine katıldı.



SANKO SANAT GALERİSİ’NDE SERGİ

10/6/2018


Trabzonlu ressam Ekrem Kutlu, resimlerinin özünde Karadeniz’in bulunduğunu belirterek, “Yeşilin her tonu, sonbaharda ise kırmızının, turuncunun sarının tonları biz sanatçıları besliyor. Ayrıca, Trabzon sanat üretmek için çok huzurlu şehir” dedi.

Sanatın ve sanatçının buluşma merkezi haline gelen Sanko Sanat Galerisi’nde 21’inci kişisel resim sergisini açan Kutlu, sergi açılışında yaptığı konuşmada, resim çalışmalarını Akçaabat’taki atölyesinde sürdürdüğünü söyledi.

Akçaabat’ta sanatın gelişmesi için yüzlerce resim ve fotoğraf sergisi bile çalıştay düzenlediğini kaydeden Kutlu, bugüne kadar 5’i yurtdışı olmak üzere 20 kişisel resim sergisi açtığını, Sanko Sanat Galerisi’nde 21’inci sergisini açtığına dikkat çekti.

HİÇBİR RENGİ KULLANMAKTAN KORKMAM
Ağırlıklı olarak tuval üzerine yağlıboya resimler yaptığını anlatan Kutlu, Trabzon’un sanat üretmek için çok huzurlu şehir olduğuna vurgu yaptı.

Resimlerinin özünde bulunan Karadeniz’in köylerini, yaylalarını, tepelerini, denizini, sislerini gördüğü gibi değil düşündüğü gibi anlattığını kaydeden Kutlu, fotoğraf veya doğaya bakarak resim yapmadığına ve hiçbir rengi kullanmaktan korkmadığına vurgu yaptı.

En zor dengelenen renkleri kullandığını anlatan Kutlu, “En koyu kırmızıyı yeşille, sarıyı morla ve turuncuyu maviyle kullanırım. Bildiğimiz renk kurallarının dışına çıkmayı daha farklı armoniler denemeyi çok seviyorum” diye konuştu.

RESİM YAPAN RESSAMDIR. AMA HER RESSAM SANATÇI DEĞİLDİR
Sanatı, “insan düş gücünün şekillenmesi” olarak tanımlayan Kutlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sanatçı farklı düşünen, farklı hisseden, heyecanları, coşkuları, izlenimleri yoğun ve duyarlı kişilerdir. Çocukken tek başıma çamurdan şekiller yapardım. Şehirler kurardım ve çok mutlu olurdum. Bugünde aynı şekilde her gün atölyemde 8 saat yalnız başıma resim yapıyorum. Resim yaparken hiç sıkılmıyorum. Aksine kendimi dinliyorum. Aslında kendi iç dünyamızda yaşıyoruz. Resim yapan ressamdır. Ama her ressam sanatçı değildir.

Sanatta özgünlük olmazsa sanat eseri çıkmaz. O zaman herkes birbirinin kopyası olur. Resim yapmaya yeni başlayanlar başlangıçta çözemediği bazı konularda başkalarından etkilense de, çalışmaları ilerledikçe kendi yolunu çizmelidirler. Kimse resimlerinin bir başka sanatçıya benzetilmesini istemez.

Resim yaparken hislerime, deneyimlerime, tecrübelerime, gözlemlerime güvenerek çalışıyorum, yüreğimle resim yapıyorum. Heyecanlarım, gözlemlerim, duygularım, farklı ise yaptığım resim de beni yansıtmalı. Her dönem resimlerimi gözden geçiririm, gelişimimi anlamaya çalışırım. Çünkü ‘Sanat Uzun, Ömür Kısa’ bilinciyle ömrümün sonuna kadar resim yapmak istiyorum.”

Sergi açılışına, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Özel Sanko Okulları Genel Müdürü Fırat Mümtaz Asyalı, Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar Lisesi Resim Öğretmeni Hüseyin Yıldırım, Sanko Park AVM yetkilileri, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Galerinin 14 yıldır sanatçıların buluşma noktası olduğunu ve şimdiye kadar 240’ın üzerinde sergi açıldığını söyleyen Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise Türkiye genelinde önemi bilinen bir galeri olduklarını ve bu anlamda çok mesafe kat ettiklerinin altını çizdi.

Konuşmalardan sonra, Özel Sanko Okulları Genel Müdürü Fırat Mümtaz Asyalı, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını sanatçı Ekrem Kutlu’ya armağan etti.

Kutlu’nun 26 eserinin yer aldığı sergisi Sanko Sanat Galerisi’nde, 1 Kasım’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

EKREM KUTLU
Akçaabat İlçesi’nde 1974 yılında doğan sanatçı, 1995’te Karadeniz Teknik Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. 1999 yılında Akçaabat Belediyesi Kültür Araştırma Kurulu Üyeliğine seçildi, 2007’de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği “Garlar Resimleniyor” projesine Samsun Kavak Tren Garı’nı resmederek katıldı.

Üniversitelerin resim bölümlerine 650 öğrenci kazandıran sanatçı, 2012, 2013 ve 2017 yıllarında Akçaabat Belediyesi Ulusal Resim Çalıştayı’nın düzenlenmesinde görev aldı. 2012-2013 yıllarında Tunus Uluslararası Plastik Sanatlar Festivali ve 2015 Portakal Çiçeği Uluslararası Sanat Kolonisine katıldı, Beylikdüzü Belediyesi Uluslararası Resim Çalıştayı ve 2017’de Art Trabzon Ulusal Resim Çalıştayı’nı düzenledi.

Sanatçının Paris UNESCO Resmi Konutu, T.C. Paris Başkonsolosluğu, Paris Epinay Sur Seine Belediyesi, Paris Trabzonlular Derneği, T.C. Batum Başkonsolosluğu, Gürcistan Acara Özerk Bölgesi Meclis Başkanlığı, TBMM, Yargıtay ve bakanlıklar ile çok sayıda kamu kurumu ve özel koleksiyonda resimleri yer alıyor.

Resim çalışmalarını Akçaabat’taki atölyesinde sürdüren sanatçı, 1999 yılından bu yana Akçaabat, Ankara, İstanbul, Trabzon, Sapanca, İzmir, Tekirdağ Çorlu, Almanya, Fransa, Gürcistan 20 kişisel sergi açtı.

Şimdiye kadar 200 karma sergiye katılan sanatçı, 2016 ve 2017 yıllarında Trabzon, Beylikdüzü İstanbul, Datça Muğla, Kuşadası Aydın, Ankara, Akçaabat Trabzon, Tunus ve Polonya’da toplam 7 resim çalıştayı, sanat kampı, sanat festivaline katıldı.

Evli, Yağmur Ceyda ve Taylan Deniz isminde iki çocuk babası.



SANKO SANAT GALERİSİ'NDE SERGİ

9/22/2018

Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Süleyman Özderin, Sanko Sanat Galerisi’nde “Dokusal Soyutlamalar II” temalı 5’inci kişisel sergisini açtı.

Sergisine ev sahipliği yapan Sanko Sanat Galerisi yönetimine teşekkür eden Dr. Özderin, tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle yaptığı farklı boyutlarda 23 eserini Gaziantepli sanatseverlerle buluşturmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Hacettepe Üniversitesinden 1995 yılında mezun olduğunu, profesyonel olarak 25 yıllık bir süreçte resim yaptığını ve uğraştığına vurgu yapan Dr. Özderin, “2004 yılından bu yana Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde görev yapıyorum” dedi.

Resimlerimde sosyal yaşamı ilgilendiren çeşitli konularda desen tasarımlarını dikkate alarak soyutlama statüsünde bir anlayış izlediğini belirten Dr. Özderin, “Textural Abstraction olarak adlandırılan ve Sanko Sanat Galerisi’nde sanatseverlere sunduğum resimleri, 2014 yılından beri yapıyorum” diye konuştu.

“Bu resimlerin temeli dokusal görüntüler ile desen çizimlerinin bir tasarım anlayışı biçiminde ifade edilmesine dayanıyor” diyen Dr. Özderin, “Resimlerde kimi zaman gerçeküstü görüntüler dokulardan oluşan bir bütün içerisinde ortaya çıkabiliyor. Bu anlamda dokusal resimler gerçeküstü bir içeriğe de sahip” ifadelerini kullandı.

Resim yapmanın çok özel bir uğraş ve duygu olduğunu, insanın o duygu ile resme başlayıp bitirdiğini vurgulayan Dr. Özderin, şöyle devam etti:

“Normal günlük işlerimizin dışında bir uğraş. Çok sıkıldığınız anda resim yapamazsınız, çok diretirseniz de o resmi bozarsınız. İşte o zaman resmin özel bir konumda olduğu anlaşılır. Ben resmi tasarlayarak yapıyorum, benim en önemsediğim nokta ve en zorlandığım nokta çizimler sosyal içerikli olabiliyor. Desen tasarlıyorum, tasarlandığından mütevellit gerçeküstü bir anlayış ve statüsü oluşuyor.”

Sanko Sanat Galerisi’nin 2004 yılından bu yana sanatçıların hizmetinde olduğunu anımsatan Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, programın oluşumunu sağlayan seçici kurul üyesi Aslı Özen’e de teşekkür etti.

Konuşmalardan sonra, Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, sanatçı Dr. Özderin’e hediye etti.

Açılışına, Sanko Park AVM İşletme Müdürü Taner Neng, sanatçılar ve sanatseverlerin katıldığı sergi, Sanko Sanat Galerisi’nde, 5 Ekim’e kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

DR. SÜLEYMEN ÖZDERİN
Dr. Özderin, Nevşehir’in Avanos ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Ankara’da tamamladı. 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi “İç Mimari ve Çevre Tasarımı”  Anasanat Dalından başarı ödülü alarak mezun oldu. 1999’da Akbank Sanat Galerisinde ilk kişisel sergisini açtı ve birçok yarışmalı sergiye katıldı.

2002 yılında 13’üncü Tekel Geleneksel Resim Yarışmasında Mansiyon, 2015’te Avustralya’da bulunan Gallipoli Memorial Kulübünün Türkiye işbirliği ile düzenlediği Çanakkale Resim yarışmasında birincilik ödülü kazandı. Eser aynı zamanda Avustralya’da özel bir sanat müzesine kabul edildi.

Sanatçı, 2016 yılında, Eskişehir Valiliği’nin düzenlediği “Yunus Gibi”  temalı Yunus Emre Resim Yarışmasında da birincilik ödülü aldı.

2003’te Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Soyut Resimde İçerik ve Biçim” adlı yüksek lisans tez araştırmasını, 2011 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Çağdaş Soyut Sanatta Ontolojik Temeller” adlı doktora tezini tamamlayan sanatçı, çağdaş soyut sanatın ontolojik temellerini araştırdığı doktora çalışmasında, “Küresel Eksen Merkezli Çözümsel Hiyerarşik Yapı Sistemi” adıyla, soyut sanatın “ontolojik”  temellerini “bilimsel bir teori” olarak yazdı.

Kaynağının tamamı 25 yıllık birikimiyle sanatçının kendisine ait olan ve benzeri bulunmayan bu bilimsel teori; Dünya Sanat Literatürüne “Girebilecek Nitelikte Olup” Henüz Tanıtımı Yapılmamıştır.

Tasarım ve sanat alanındaki çalışmalarına Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde devam eden sanatçının, hakemli dergilerde sanat felsefesi, sanat ontolojisi, sanat ve tasarım eleştirisi ve “analitik tasarım teorileri” ile ilgili yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunuyor.

Sanatçı, 2014 yılından beri yapmakta olduğu “Textural Abstraction and Designing to Drawing”  dokusal soyutlama ve desen tasarımları adını verdiği yeni resim dizisini sanatseverlere sunmanın heyecanını yaşıyor. Resmin oluşumunu çok boyutlu bir tasarım problemi olarak ele alan sanatçı, soyutlama yöntemlerini analitik bir anlayışla kullanıyor. Resimlere verilen “Textural Abstraction and Designing to Drawing” ismi bir “kavram” olarak buradan geliyor.

Resme konu olan desen, soyutlanmış bir bütün içerisinde kimi zaman gerçek üstü, kimi zaman da bir takım yaratıcı geometrik oluşumlarla tasarlanırken, resim yüzeyinde olan tüm öğeler dokusal etkilerle çözülüp sürpriz değişimler meydana getirebiliyor. Sanatçının ifadesiyle; bir görüntünün resim olarak tanımlanabilecek özellikleri yakalayabilmesi, bu süreçlerin “kavram düzeyine” yaratıcı bir biçimde yönetilmesine doğrudan bağlıdır.

Sanatçı bu önemli yetiyi yönetebildiği ve doğru tercihler yaparak, resmi plastik özellikler taşıyan bir “görüntü tasarımı” haline getirebildiği sürece eserine değer katabiliyor. Özderin, bu ana sorun temelinde resim sanatını “salt resim”  olarak elde etmeyi ilke edinen sanatçılar arasında yer almaktadır.

Sanatçının tek amacı düşünceyi sanata, resim yoluyla çevirebilmektir. Bu yöntem bazen tersine işleyerek; sanatı “resim yoluyla düşünce”  haline getirebilmeyi de içermektedir.  Bu bağlamda konu veya amaç ne olursa olsun; bir eser gerçek anlamda “resimsel” olabilecek niteliklere mutlak suretle sahip olmalıdır.

Bu noktada, herhangi bir görüntünün boya ile olan ilişkisinde sonuç her zaman “resim”  olarak nitelenen bir özelliğe kavuşmaz, kavuşamaz.  Bu durumda, resmi “sanat eseri” yapan o sihirli  “aurayı” yakalayabilmek adeta zorunludur. Sanatçının yarattığı o büyülü fark, salt olarak bu ve benzeri değerleri eser üzerinde ortaya koyabilme hünerinde gizlidir.






SANKO SANAT GALERİSİ’NDE SERGİ

5/12/2018

Trabzonlu Ressam Raif Kalyoncu, Sanko Sanat Galerisi’nde 8’inci kişisel resim sergisini açtı.

Sergisine ev sahipliği yapan Sanko Sanat Galerisi yönetimine teşekkür ederek konuşmasına başlayan Kalyoncu, küçük yaşlardan itibaren resme ve resim dersine ilgisinin bulunduğunu söyledi.

Kalyoncu, “Beni resim bölümüne yönlendiren, dersimde çizdiğim resmi görüp beğenen dershane hocam olmuştur. 1991 yılında özel yetenek sınavını kazanarak Güzel Sanatlar Bölümü’ne girdim. 1995’te mezuniyet sonrası araştırma görevlisi olarak üniversitede çalışmaya başladım” dedi.

“Ülkemiz güçlenecekse, kalkınacaksa bu sanatla olacaktır. Sanatta ne kadar ilerlersek ekonomimiz de o kadar yükselir” diyen Kalyoncu, şöyle konuştu:

“İnsan yaşadığı çevreden ve iklimden etkilenir.  Ben de yaşadığım çevredeki konuları kendi bakış açımla resmediyorum. Sanatçı çevresinden ve kültüründen beslenmelidir. Diğer taraftan bu durum evrensel boyuta taşındığı sürece önem kazanır.”

Tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle resim yaptığını vurgulayan Kalyoncu, “Konu olarak, yaşadığım bölgenin denizini, martısını, balıkçısını, takasını kısacası denize dair ne varsa izleyiciye kendi gözümden, kendi yorumumla, soyut somut sentezi yaparak renkli bir anlayışla aktarıyorum” ifadelerine yer verdi.

Resim yapmanın kendisi için yaşam tarzı ve kendisini ifade etme biçimi olduğunu anlatan Kalyoncu, Gazi Üniversitesi’nde aldığı eğitimin, sanata ve sanat eğitimine akademik bakış açısını daha da pekiştirdiğine dikkati çekti.”

Galerinin 14 yıldır sanatçıların buluşma noktası olduğunu ve şimdiye kadar 230’un üzerinde sergi açıldığını anımsatan Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise Sanko Okulları’nın sergisine ortam olması için kurulan galerinin Türkiye genelinde önemi bilinen bir galeri haline geldiğini kaydetti.

Konuşmalardan sonra Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, Kalyoncu’ya hediye etti.

Sergi açılışına, Sanko Okulları Resim Öğretmeni Merve Çanakcı, Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar Lisesi resim öğretmeni Hüseyin Yıldırım, Gaziantepli sanatçılar Zeynep Elbeyli, Remziye Oğan ve sanatseverler katıldı.

Kalyoncu’nun, 23 eserinin yer aldığı sergi, 31 Mayıs’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

RAİF KALYONCU
Trabzon’da 1971 yılında doğan Kalyoncu, 1995’te Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fatih Eğitim Fakültesi Resim–İş Eğitimi Bölümünden mezun oldu, 2000 yılında KTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalında Yüksek lisans eğitimini tamamladı.

1995-2002 yılları arasında KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapan sanatçı, 2003 yılı itibariyle Doktora Eğitimi için Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsüne atandı ve Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalında görevlendirildi.

2009 yılında Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalında doktora eğitimini tamamladı. 2010 yılında KTÜ. Fatih Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümüne dönerek bu bölümde Yrd. Doç. Dr. olarak göreve başladı. Aynı bölümde belli dönemlerde bölüm başkanlığı, anabilim dalı başkanlığı ve bölüm başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu.

2015 yılında Doçent oldu. 2016’da anabilim dalı başkanlığına ve Eğitim Bilimleri Enstitüsü müdür yardımcılığı görevine atandı. Sanatçı halen bu bölümde öğretim üyesi ve anabilim dalı başkanı olarak görev yapmaktadır.

Ankara, Trabzon ve İstanbul’da kişisel 7 sergi açtı. Birçok fuar, festival, çalıştay, karma ve grup sergisine katılan sanatçının, ayrıca dört ayrı yarışmada ödül kazandı.


SANKO SANAT GALERİSİNDE SERGİ

4/21/2018

Ankaralı Ressam Derya Yıldız, Gaziantep’te sanatın ve sanatçının buluşma merkezi haline gelen Sanko Sanat Galerisi’nde “Turkuaz” temalı 15’inci kişisel resim sergisini açtı.

Sergi açılışında konuşan ressam Yıldız, Gaziantep’te sergisine ev sahipliği yapan Sanko Sanat Galerisi yönetimine ve Konukoğlu Ailesine çok teşekkür etti.

Ankara’daki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Yıldız, birçok sanat fuarı, uluslararası sanat çalıştayları ve çok sayıda karma sergide yer aldığını ve yurtiçi ve yurtdışı özel koleksiyonlarda eserleri bulunduğunu kaydetti.

Resim yapmayı bir aşk biçimi olarak tanımlayan Yıldız, “Resim çizmeye, yollara tebeşir ile çocukken başladım. O süreçten itibaren resim ile iç içeyim. Serginin adı turkuaz, çünkü turkuaz beni en çok çeken renklerin başında geliyor. Türk mavisi olduğundan ve bize ait bir renk, bize ait çinilerden dolayı benim rengim. Bana sorsalar ne renksin diye ‘turkuazım’ derim” dedi.

RESİM YAPARKEN ÇOK ARAŞTIRIP EN UYGUN TEKNİĞİ BULUYORUM
Resim yaparken çok araştırıp en uygun tekniği bulup yaptığını ve her türlü malzemeyi kullandığını kaydeden Yıldız, şöyle devam etti:

“Akrilik, suluboya, füzen (kömür kalem) renkli kalemler ve yağlıboyayla da bitiririm. 15’inci kişisel sergim. Karma sergilerimin sayısını hatırlamıyorum. Çok fazla. Şu anda Paris’te bir karma sergide eserlerim yer alıyor. Bu hayatta olmak istediğim, yerdeyim. Ait olduğum yer sanat. Evim, fırçam, resimlerim. Aidiyet duygusunu yaşadığım tek yer. Resim kısaca sanat.

Resimlerimde dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de modernleşmenin içinde kadının mutlaka var olması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Kadın, tanrının yarattığı en güzel sanat eseridir. Çok estetik. O yüzden kadın figürleri çiziyorum. Kadının etkin fonksiyonu olmayan şehirlerin sadece boş beton bina ve sokaklardan oluşacağını ve ruhsuz olacağını anlatıyorum. Eserlerimde eski dönemlerden gelip bugüne ve buradan da geleceğe gidecek kadınların bu çizgi üzerindeki yürüyüşlerini vurguluyorum.”

Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu ise “AVM olarak sanata ve sanatçıya destek veriyoruz. Sanat ve kültürel etkinliklerin artması için son olarak AVM’de Çiçek Festivali düzenleyeceğiz. Bu etkinliğe de tüm sanatseverleri bekliyoruz” diyerek doğaseverlere çağrı yaptı.   
 
İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Mehmet Aykanat da 1990 Yılından bu yana sanat ile ilgilendiğinin altını çizerek, “Sanatçı değilim ama sanatı seviyorum ve destekliyorum. Sanatçı toplum adına, söylemek isteyip de söyleyemediklerimizi söyleyen kişilerdir” ifadelerini kullandı.

Galerinin 14 yıldır sanatçıların buluşma noktası olduğunu ve şimdiye kadar 230’un üzerinde sergi açıldığına vurgu yapan Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen ise Türkiye genelinde önemi bilinen bir galeri olduklarını ve bu anlamda çok mesafe kat ettiklerinin altını çizdi.

Konuşmalardan sonra İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Mehmet Aykanat, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını, sanatçı Derya Yıldız’a hediye etti.

Sergi açılışına, Sanko Sanat  Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek, Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar Lisesi resim öğretmeni Hüseyin Yıldırım, sanatçılar Şaban Pala ve Adil Ocak ile sanatseverler katıldı.

Yıldız’ın, tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle yaptığı 25 eserinden oluşan “Turkuaz” temalı sergisi, 11 Mayıs’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

DERYA YILDIZ
Ankara 1971 doğumlu olan sanatçı, Gazi Eğitim Resim Bölümü’nden mezun oldu. Sanat çalışmalarının yanı sıra, Çankaya Başkent Halk Eğitim Merkezi’nde görsel sanatlar eğitmenliği yapan sanatçı, bugüne kadar 14 kişisel sergi açtı, sanat fuarları, uluslararası sanat çalıştayları ve birçok karma sergiye katıldı.

Son dönem eserlerinde ağırlıklı olarak, çeşitli enstrümanlarla betimlediği çağdaş kadını konu alan sanatçı, kadının, kendi varlık temelleri üzerine inşa ettiği, çağdaş yaşamı uyumla harmanlama kabiliyetini vurguluyor. Bu fikir altyapısına uygun olarak, lekelerin yanında sağlam bir fırça deseni, sanatçının imgelemindeki kadınsal armoni arayışını tuvalde biçimlendiriyor.

“Kadın renktir, ışıktır ve sestir. Resmimin fısıldayarak, bir kadın duyarlılığıyla mesajlar verebilmesi ayrı bir güzelliktir” diyen sanatçının, yurt içi ve yurt dışı özel koleksiyonlarda eserleri bulunuyor.


ATİLLA ATAR’İN SANKO SANAT GALERİSİ’NDEKİ LİTOGRAFİ SERGİSİ

4/13/2018

Ressam Atilla Atar’ın, Sanko Sanat Galerisi’nde 30 Mart’ta açtığı kişisel litografi (baskıresim) sergisi büyük ilgi görüyor. Sergi, 20 Nisan’a kadar gezilebilecek.

Atar, 43 yıldır litografi sanatı çalıştığını, bu sergide çoğunu son dönemlerde yaptığı 35 renkli litografiyi sanatseverlerle paylaştığını söyledi.

Litografinin, zaman alan, uğraş gerektiren, çok karmaşık ama bir o kadar da zevkli bir teknik olduğunu belirten Atar, “Özgün baskıresim sergilerinin ülkemizde çoğalması, sanatseverler tarafından izlenmesi Türk resminin gelişimi açısından çok önemli" dedi.

Atar, Alois Senefelder tarafından 1796 yılında bir rastlantı sonucu bulunan ve uygulanan litografi tekniğinin, suyun ve yağın birbirini itmesi kuralına dayanarak gerçekleştirilen baskı yöntemi olduğuna dikkat çekti.,

LİTOGRAFİ TEKNİĞİ
Bu kurala göre sanatçının, yağlı kalem ya da yağlı mürekkeple oluşturduğu deseni ya da kompozisyonu toz reçine, talk pudrası, nitrik asit, Arap zamkı, su ve terebentinin kullanıldığı bir dizi işlemden sonra taş kalıp yüzeyine tespit ettiğini kaydeden Atar, şöyle devam etti:

“Litografi presinin kullanıldığı baskı aşamasında, sürekli ıslak tutulan taş kalıp yüzeyine merdane ile verilen baskı mürekkebi, salt desenin kapladığı yağlı alanlara tutunacak, yağsız ve ıslak alanlar ise temiz kalacaktır. Litografide, yapısında yüzde 94-98 oranında kireç karbonatı bulunan, 10-12 cm kalınlığında değişik boyutlarda taş kalıplar kullanılır. Kalıp yüzeyi, küçük gözenekli, yağa karşı duyarlı, doğal ve homojendir.

Yüksek baskıda oyulmayan, çukur baskıda oyulan alanların etkilenmesi söz konusu iken bu teknikte kalıbın tüm yüzeyi etkilenir. Bu özelliğinden ötürü litografi sanatçısı, taş kalıp yüzeyini, kâğıt üzerine desen çizer gibi, suluboya çalışır gibi kullanır. Yağlı kalem veya yağlı mürekkep duyarlı yüzeyi derinlemesine etkiler. Taş kalıp yüzeyinde yüksek veya çukur alanlar oluşmaz. Bu nedenle litografi bir düz baskı tekniğidir.

Litografi sanatı sanatçıya, sayısız çeşitleme olanakları ve zenginlikler sunar. Baskı kağıdına önceden belirlenen sayıda basılarak gerçekleştirilen litografiler sanatçı tarafından numaralandırılarak imzalanır, baskının tüm sayıları aynı değerde ve özgünlüktedir.”

LİTOGRAFİ ÇALIŞMA DİSİPLİNİME DAHA UYGUN
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nde öğrenim görürken yüksek baskı tekniğinde baskı resimler yaptıklarını anlatan Atar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeterli donanım olmadığı için uygulayamadığımız diğer baskıresim tekniklerini gezdiğimiz sergilerden tanıyor, filmlerden izliyorduk. Litografi tekniğini ilk kez 1963 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Öğretici Filmler Merkezi’nde izlediğimde, uygulama yönteminin farklılığı, karmaşıklığı ve baskı aşaması çok ilgimi çekmişti. İlgi duyduğum bu tekniği, 1975 yılında Paris Ecole National Supérieure des Beaux Arts’da Litografi atölyesinde öğrendim. Orada diğer özgün baskıresmin tüm tekniklerini uygularken, litografinin çalışma tarzıma ve disiplinime daha uygun olduğunu gördüm. Baskıresim sanatçılarına baktığımızda da her sanatçının genellikle bir teknikte yoğunlaşarak yetkinleştiğini görüyoruz.

Sanatsal özgünlüğün baskının tüm aşamalarında devam etmesi de benim litografiyi yeğlememe neden oldu. Bu süreçte, çalışma ortamı, o an içinde bulunduğum ruh hali, imge, algı, bellek, imgelem gibi ussal süreçler, dış uyarılar gibi etkenlerle, renk, çizgi, doku, boşluk, doluluk gibi sanatsal değerlerle düşünen aklın ürününü gerçekleştirirken karşılaştığım sürprizlerden de heyecan duyuyorum. Ayrıca baskı sürecinde çalıştığım renk kalıpları zaman zaman yeni bir baskıresmin başlangıcını oluşturabiliyor. Oluşan bu yeni kompozisyonları değerlendirmekten de büyük keyif alıyorum. Böylelikle, gerçekleştirdiğim baskıresimlerim arasında devamlılık ve bütünlük meydana geliyor.”

Atar’ın sergisi, 20 Nisan 2018 tarihine kadar her gün 10.00-22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

SANATÇI
1944 yılında Trabzon Vakfıkebir’de doğan Atar, 1962 yılında Edirne Erkek İlköğretmen Okulundan, 1965 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden mezun oldu. Paris Ecole Nationale Supérieure des Beaux Arts’da baskıresim dalında uzmanlık eğitimi gören sanatçı, 1986’da İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlik derecesi aldı.

Buca Eğitim Enstitüsü, Anadolu Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi’nde çalışan sanatçı, Anadolu Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı, Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Çağdaş Sanatlar Müzesi Müdürlüğü yaptı. Ülkemizin ilk Baskı Sanatları Bölümünü kuran Atar, 17 ödül aldı, birisi yurt dışında olmak üzere 30 kişisel sergi açtı.

Ulusal ve uluslararası çok sayıda sanatsal etkinliğe katılan, yurtiçi ve yurtdışındaki koleksiyonlarda eserleri bulunan, ulusal ve uluslararası yarışmalarda jüri üyeliği yapan sanatçı, halen İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesinde öğretim üyesi olarak yeni sanatçılar yetişmesine katkı sağlıyor.



SANKO SANAT GALERİSİ’NDE SERGİ AÇILIŞI

11/28/2017

-SANKO SANAT GALERİSİ’NDE SERGİ AÇILIŞI
-HÜSEYİN ŞAHBUDAK: “RESİM YAPMAK, BOŞ İLE DOLUNUN İLİŞKİSİDİR”

Sivaslı Ressam Hüseyin Şahbudak, Sanko Sanat Galerisi’nde "Anadolu’dan İzler” adını verdiği 23’üncü kişisel resim sergisini açtı.

Sergi açılışında konuşan ressam Şahbudak, resimlerinde geometrik çizgiler kullandığını, ilk çağların çizgilerini modernize ettiğini söyledi.

Eski ve yeni tekniklerden büyük ölçüde yararlandığını ve resimlerinde ağırlıklı olarak hayvanları konu edindiğini belirten Şahbudak, “Bunların içinde atlar ve köpekler ön sırada yer alıyor. Atlara karşı ayrı bir ilgim var. Atların benim için ayrı bir yeri bulunuyor. At zarif ve estetik bir hayvandır. Eski dönemdeki at, bugünün arabası hatta uçağı durumundadır” dedi.

Resim yapmanın kendisi için var olma mücadelesi, yaşamın anlamı ve yaşama katlanabilme olduğuna dikkat çeken Şahbudak, “Resim aslında renktir, kurgudur, armonidir. Resim bir dengedir. Atmosferdir. Boş ile dolunun ilişkisidir. Bir felsefedir” diye konuştu.

ASLINDA AT BİR FİGÜRDÜR
Çalışmalarını Ankara'da bulunan atölyesinde sürdürdüğünü anlatan Şahbudak, şöyle devam etti:

“Eserlerimdeki atlar kimi yerde başını yem torbasına sokar, sırtında yerel motiflerle süslü heybe taşır ve çoğu zaman bir göz yanılmasını da beraberinde getirir. Resim sanatında konu seçenekleri, genellikle sanatçının kişisel tercihleri doğrultusunda biçimlenir. Yunan mitolojisinde Zeus’un bir kuğu kılığına girmesi gibi, benim resimlerimde de at, kendi içinde gizlediği bir insan suretine gönderme yapar. İzleyiciye atın temsil ettiği sevecenliğe ek olarak, bu temsilin de ötesinde ‘sıcak’ görünmesinin nedeni budur. Aslında buradaki at bir figürdür.

Az da olsa soğuk renklerle sıcak renkleri birleştiriyorum. Tuval üzerine akrilik ve yağlı boya tekniği kullanıyorum. Somut veriler içinde soyutlamaları gizliyorum. Hayvanların duruş biçimlerine, görüş ve düşüncelerimi katarak yeni duruşlar oluşturarak resmediyorum. Onları kendi algı dünyamda yorumluyorum. Koşar gibi yahut durur gibi  ya da düşünür gibi. Resimlerimi çocuk resimlerine yakın çiziyorum. Bu uğraşta çokça yol kat ettim.”

“Resimlerimi kimi zaman dingin, kimi zaman başkaldırı, kimi zaman durgunluk, kimi zaman da öfke içinde verdim. İnsanların, insanlaşamadığını yansıttım. Her zaman aydınlığı, sevgiyi, güzelliği, insanlığı öne çıkarmaya çalıştım” diyen Şahbudak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Varlıkları bir bütün olarak ele aldım ve işledim. İçsel, dışsal, akılsal ve beyinsel düşünüleri anlatmaya uğraştım. Buluşların, hizmetlerin, dayanışmaların bütün dünya varlıklarını yaşatmaya yönelik olmasını istedim. Her varlığın, her yaratığın dünyaya bir hizmet için geldiğini anlatmaya uğraştım. Bunlara sanat yoluyla daha kolay, daha çabuk varılacağına inandım ve tüm insanların sanatsever olmasını istedim.”

Galerinin 13 yıldır sanatçıların buluşma noktası olduğunu ve şimdiye kadar 200’ün üzerinde sergi açıldığını anımsatan Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise Türkiye genelinde önemi bilinen bir galeri olduk ve bu anlamda çok mesafe kat ettiklerinin altını çizdi.

Sergi açılışına, Sanko Sanat  Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil Çiçek, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Park yetkilileri, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Konuşmalardan sonra, Gaziantepli sanatçı Remziye Oğan, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını sanatçı Hüseyin Şahbudak’a taktim etti.

Şahbudak’ın 20 eserinin yer aldığı sergisi Sanko Sanat Galerisi’nde, 1 Aralık’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

HÜSEYİN ŞAHBUDAK
Sivas Divriği’de 1964 yılında dünyaya gelen Şahbudak, 1985 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim Bölümünden mezun oldu, 1990’da Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Ana Sanat Dalında yüksek lisans yaptı.

Kişisel etkinliklerinin yanında çeşitli karma ve grup sergilerine de katıldı. Çalışmalarını Ankara’da özel atölyesinde sürdüren Şahbudak, 1987-2017 yılları arasında Ankara, İstanbul, Adana ve Mersin’de 22 kişisel sergi açtı.

Şahbudak, 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Gençlik Yılı Resim Yarışmasında Başarı Ödülü, 1986’da Türkiye Jokey Kulübü Resim Yarışmasında 3’üncülük Ödülü ve 1991 yılında Devlet Resim-Heykel Sergisinde Mansiyon ödülü aldı.


SANKO SANAT GALERİSİ’NDE KOLEKSİYON SERGİSİ

6/13/2017

Gaziantep’te sanatın ve sanatçının buluşma noktası haline gelen Sanko Sanat Galerisi’nde, koleksiyon sergisi açıldı. Galeride sergi açan 22 ressamın eserleri, yaz döneminde sanatseverler tarafından gezilebilecek.

Sanko Sanat Galerisi koleksiyon sergisinde, Mustafa Köseoğlu, Durmuş Ali Akça, Aynur Ocak Gündoğan, Siret Uyanık, Ahmet Türe, Ömer Faruk Yaltirik, Bülent Yavuz Yılmaz, Hacı Demirci, Sait Günel, Necati Seydi Ferahoğlu, Efgan Beyaz, Mete Sezgin, Galip Özgören, Hüseyin Yıldırım, Mustafa Altıntaş, Şefkat İşlegen, Turan Vardar, Celal Binzet, Müjgan Özkaya Yılmaz, Bedri Karayağmurlar, Muhammet Aliyev ve Erol Kılıç’ın eserleri yer alıyor.

Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen, eserlerin sanatçıların sergilediği nadide eserlerden oluştuğuna dikkati çekerek, sanatseverlerle bu güzelliği paylaşmak istediklerini söyledi.


“1+1 SERAP VE MUSTAFA BULAT HEYKEL SERGİSİ” AÇILDI

4/13/2017

-“1+1 SERAP VE MUSTAFA BULAT HEYKEL SERGİSİ” AÇILDI
- PROF. DR. MUSTAFA BULAT: “EKONOMİSİ GELİŞMEYEN TOPLUMLARDA SANATIN GELİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
-SERAP BULAT: “ESERİN ÖZÜNÜ, YAPAN SANATÇININ ÜZERİNDE YAŞADIĞI COĞRAFYA BELİRLER”

Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve Heykel Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bulat ile aynı bölümde Araştırma Görevlisi olan eşi Serap Bulat, Gaziantep’te sanatın ve sanatçının buluşma merkezi haline gelen Sanko Sanat Galerisi’nde “1+1 Serap ve Mustafa Bulat Heykel Sergisi” isimli sergi açtı.

Sergi açılışına, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen, Sanko Park Müdürü Niyazi Büyükaksu,  Sanko Park AVM İşletme Müdürü Taner Neng, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Sanat anlayışı ve heykellerine ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Mustafa Bulat,  ekonomisi gelişmeyen toplumlarda sanatın gelişmesinin de mümkün olmadığını söyledi.

Prof. Dr. Bulat, “Bir sanatçı ne kadar iyi yetiştirilirse yetiştirilsin eğer sanatını uygulama alanı ve olanağı bulamıyorsa, diğer ekonomileri gelişmiş ülkelerdeki gibi, o bölgede sanatsal bir gelişim de düşünülemez. Sanata arz talep olmadan, toplumların sanatçıları çoğalamaz ve sonuçta o dalın özgün, çağdaş ürünleri de ortaya konulamaz” dedi.

Plastik sanatlarının içinde, en zor ve en ağırının heykel sanatı olduğunu belirten Prof. Dr. Bulat, “Bu nedenle ülkemizde heykel sanatçısı sayısı, sanat tarihinin her döneminde diğer plastik sanat dallarına göre daha azdır. Bir de ülkemizin bu dalın gelişmesi için olumlu bir ortamının olmayışı, bizde heykeltıraş sayısını iyice azaltmıştır” diye konuştu.

ÇAĞDAŞLIĞINI BELİRLEMEDE SANATIN ROLÜ
Heykel yapmanın bir yaşama biçimi ve var oluş nedeni olduğunu anlatan Prof. Dr. Bulat, “Heykel yaşamımda çok önemli bir yere sahip. Heykel sanatı 3 boyutlu olmasından dolayı daha tatmin edici ve doyurucu.  Biz bir aileyiz. İki kişi olduğumuzdan dolayı 1+1 dedik. Bu iki göz, iki kalp, iki düşünce, bir erkek, bir dişi iki sanatçı 1+1” ifadelerini kullandı.

Sanatın kurumsallaşması adına 25 yıl mücadele verdiğini ve 25 yıl sonrasında heykelleri kabullendirebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Bulat, şöyle devam etti:

“Erzurum’da 30’un üzerinde açık eser var. Heykel sanatseverin bilinçaltında kalıyor. Sanata yapılan yatırım geleceğe yapılan yatırımdır. Toplumların ve kentlerin çağdaşlığını belirlemede sanat çok önemli bir yer tutar. Eğer yaşadığınız kentin meydanlarında sanat eserleri yoksa o kentin çağdaşlığından söz etmek mümkün değildir.

Yeni eserler ortaya koyarken, içerisinde yaşadığımız toplumun olguları çok önemli bir yer tutar. Bir sanat yapıtını oluşturmada sanatçı sürekli halkla iç içedir. Sanatçı yaşadığı toplumun kültüründen beslenir, bundan dolayı, sanatçıyı içinde yaşadığı toplumdan ayrı düşünmek olanaksızdır. Bir sanatçı içinde bulunduğu toplumunun lokomotifi durumundadır. Ortaya konulan sanat yapıtlarının, alıcıyla daha organik bir etkileşime geçmesi gerekir. Yaptığımız heykellerin bir konusu, hikâyesi ve anlamı varsa onu araç olarak kullanabiliriz.

Üç boyutlu sanatınızla, hem para kazanabilir hem de toplumsal ve sınıfsal olarak manevi olarak kendinizi tatmin edebilirsiniz. Bu süreç de, sanatı bir araç olarak kullanarak, kendimizi ifade edebilmek neyi anlattığımı izleyiciye gösterebilme misyonuna sahip olduğunu düşünüyorum.”

Sempozyumlarda yaptığı serbest anıtsal çalışmaların kendisini çok mutlu ettiğine vurgu yapan Prof. Dr. Bulat, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ulusal ve uluslararası sanatçılarla birlikte aynı mekanda çalışıp yapıtlar ortaya koymak, sanatçı ve asistanlarla, birikimleri paylaşmak, ülkemi temsil eden bir heykel sanatçı olarak beni son derece onurlandırmıştır. Sanat eğitimi, insanoğlunun estetik duygusunu geliştiren, çağının kültür düzeyini zenginleştirmesine katkıda bulunan, hayatı olumlu yönde geliştiren kutsal bir uğraştır.”

ESERİN ÖZÜNÜ, SANATÇININ ÜZERİNDE YAŞADIĞI COĞRAFYA BELİRLER
Sanatın bir etkileşim ve etki aracı olduğunu bildiren Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Araştırma Görevlisi Serap Bulat ise heykelin, sanatın evrensel değerleriyle biçimine ulaşırken, özünü onu yapan sanatçının üzerinde yaşadığı coğrafyanın belirlediğini kaydetti.

“Yaşanılan coğrafya, üzerinde bulunulan toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel birikimlerinin bütünüdür. Doğal olarak bu coğrafyada yaşayan insanın da bütününe işaret eder” diyen Serap Bulat, şu görüşleri dile getirdi:

“Çalışmalarımda, tek renkli, tek bir biçimin tekrarı, hareket değişikliği ve birimler oluşturan simetrik düzenlemelerle bir araya getirilmiştir. Bu birim, doğada gördüğümüz her şeyin yapısında mevcut olan, birimlerin bütününü oluşturmaktadır.”

Sanko Sanat Galerisi’nin 2004 yılından bu yana sanatçı ve sanatseverlerin hizmetinde olduğunu vurgulayan Gaziantepli sanatçı Şaban Pala ise “3 boyutlu sanat resme göre daha zor. Heykelde yaşamı 3 boyutlu kavrayıp ve izah etmek çok daha zor. Sanko Sanat Galerisi’nde daha çok resim sergileri oldu. Galerimiz Gaziantep’in sanat alanında olmazsa olmazıdır. Heykel sanatçısı Prof. Dr. Mustafa Bulat’a ev sahipliği yaptığı için Sanko Ailesine tekrar teşekkür ediyorum” dedi.

Konuşmalardan sonra, Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını sanatçı Pof. Dr. Mustafa Bulat’a hediye etti.

Prof. Dr. Mustafa Bulat’ın 35, Serap Bulat’ın 4’lü gruptan oluşan 4 eserinin yer aldığı Heykel Sergisi, Sanko Sanat Galerisi’nde 4 Mayıs’a kadar her gün 10.00 – 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

MUSTAFA BULAT
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve Heykel Bölüm Başkanı olan Prof. Dr. Mustafa Bulat, 1964 Aksaray Sarıyahşi doğumlu. 1988 yılında Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden mezun oldu. 1990 yılında Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Heykel Ana Sanat Dalında Yüksek Lisans Eğitimini tamamladı.

Sanatçı, 1993 yılında Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Heykel Ana Sanat Dalında Sanatta Yeterlilik derslerini özel öğrenci olarak aldı ve Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Resim Bölümü Heykel Ana Sanat Dalında Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. 1997 yılında Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalında “Hellen Roma Roma Dönemi Yontu ve Kopya Teknikleri” konulu tez ile Doktora eğitimini tamamladı.

1998 yılında Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Öğretim Üyeliğine atanan ve Heykel Bölüm Başkanı olan sanatçı, 1998-2002 yıllarında Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünü kurdu. Lisans ve Yüksek Lisans Eğitimini başlattı. Temel Eğitimi Bölümünü kurdu ve başkanlığına atandı. Temel Eğitimi Bölümü, Temel Sanat Eğitimi Ana Sanat Dalı Başkanı oldu.

2009’da Doçent, 2014 yılında Profesör olan Sanatçı, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünde Öğretim Üyesi ve Bölüm Başkanı olarak çalışmalarına devam etmektedir.

SERAP BULAT
Ankara 1969 doğumlu olan Serap Bulat, 1994 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünde Lisans eğitimini tamamladı. 1996 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlayan sanatçı, 1999’da Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı.

Serap Bulat, Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olarak görev yapıyor.

“METE SEZGİN’İN 50’NCİ YILI” TEMALI KİŞİSEL SERGİSİ AÇILDI

3/24/2017

Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim Ana Sanat Dalı öğretim görevlisi Mete Sezgin, Sanko Sanat Galerisi’nde “Mete Sezgin’in 50’nci Yılı” temalı 20’nci kişisel sergisini açtı.

Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyeleri Aslı Özen, Sanko Park AVM Pazarlama Yöneticisi Mine Simitçi, sanatçılar ve sanatseverler katıldığı açılışta konuşan Sezgin, 50 yıldır resim yaptığını ve bu süre zarfında binlerce öğrenciyi mezun ettiğini söyledi.

Bugüne kadar 150’den fazla grup ve karma sergiye katıldığını belirten Sezgin, “20’nci kişisel çalışmamda, akrilik tekniğiyle hazırladığım 20 eserim yer alıyor. Sanatımda 30 yılım bu sergimde yer alıyor diyebilirim” dedi.

“Resim benim mesleğimin ve işimin yanında beni ben yapandır” diyen Sezgin, resmi her zaman için iletişim aracı olarak düşündüğüne dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Her kesimden dikkatli gözler, resimlerimde rahatlıkla alabilecekleri pek çok şey bulabilir. Kodlanmış görsel şifreleri herkes çözebilir. Her zaman resmin temel değerlerinden kesinlikle ödün vermemekteyim. Renkse rengin uyumu ve armonisi, desense sağlamlığı ve orantısı kompozisyon, denge ve hiyerarşide resmin değerlerine kesinlikle özen gösterilmeli diye düşünüyorum.”

Baba tarafından Gaziantepli olduğunu ve 50’nci yılını özellikle baba toprağında değerlendirmek istediğini bildiren Sezgin, bu arzusunu yerine getirmesinde yardımcı olan ve ev sahipliği yapan Sanko Ailesine ve Galeri yöneticilerine teşekkürlerini sundu.

Genellikle kadın ağırlıklı tablolara imza attığını vurgulayan Sezgin “Resimlerimi İzmir’de hem özel atölyemde hem de evimde resim yapmak için tahsis ettiğim odamda yapıyorum. Resimlerimde çok fazla soyutlamalar yapmıyorum. Resimlerimi net vermeye çalışıyorum” diye konuştu.

Türkiye, Almanya ve Bulgaristan’daki özel ve resmi kurum koleksiyonlarında resimleri bulunduğunu anlatan Sezgin, kişisel sergilerin yerine karma ve grup sergilerini tercih ettiğine vurgu yaptı.

Sanko Sanat Galerisi’nin 13 yıldır sanatçıların hizmetinde olduğunu anımsatan Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise okul sergisi olarak çıkılan yolda Türkiye genelinde bilinen bir galeriye dönüştüklerinin altını çizdi.

Konuşmalardan sonra, Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını sanatçı Mete Sezgin’e takdim etti.

Mete Sezgin’in, Sanko Sanat Galerisi’ndeki resim sergisi, 13 Nisan 2017 tarihine kadar her gün 10.00-22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

SANATÇI
Kütahya Tavşanlı’da 1 Mayıs 1948’de doğan sanatçı, 1965 yılında Ortaklar Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. İki yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra girdiği Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünden 1970 yılında mezun olan sanatçı, 1978’e kadar liselerde öğretmenlik yaptı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim Ana Sanat Dalında 1978 yılında göreve başlayan sanatçı, 2012’de emekliye oldu ve halen çalışıyor.

Şimdiye kadar 19 kişisel sergi açan, 150’yi aşkın karma ve grup sergisine katılan sanatçı, pek çok ulusal ve uluslararası resim yarışmasında danışman ve jüri üyesi oldu, çalıştaylarda yer aldı.

Sezgin’in Türkiye, Almanya ve Bulgaristan’da özel ve resmi kurum koleksiyonlarında resimleri de bulunuyor.


Sanko Sanat Galerisi’nde Sergi - Cebrailoğlu: “Resim Sanatını Kitlelere Sevdirenin Sanatçıdır”

3/2/2017 1

-SANKO SANAT GALERİSİ’NDE SERGİ
-CEBRAİLOĞLU: “RESİM SANATINI KİTLELERE SEVDİRENİN SANATÇIDIR”
-“SANAT FELSEFE, FELSEFE SANATTIR. SANAT FENOMEN NİTELİĞİNDEDİR”

Konya Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Cebrailoğlu,  bölgede sanatın ve sanatçının buluşma adresi haline gelen Sanko Sanat Galerisi’nde 21’inci kişisel sergini açtı.

Sergi açılışına, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyeleri Aslı Özen, Sanko Park AVM İşletme Müdürü Taner Neng, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Gaziantepli sanatçı ve sanatseverlerle buluşmanın heyecanını yaşadığını belirten Doç. Dr. Cebrailoğlu, resim sanatını kitlelere sevdirenin sanatçı olduğunu söyledi.

Sergisine ev sahipliği yapan Sanko Ailesine ve Galeri yöneticilerine teşekkür eden Doç. Dr. Cebrailoğlu, eserlerinde sanatın felsefe, felsefenin sanat olduğu üzerine durduğunu ifade etti.

Doç. Dr. Cebrailoğlu, sanatın, toplumların kültürel değişiminin ve gelişiminin en temel unsurlarından birisi olarak varlığını sürdürdüğünü bildirdi.

Sanatın özel bir diyalektiği olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Cebrailoğlu, “Felsefi kavramların sanatsal yansımalarını göreceksiniz. O açıdan değerlendirilmeli sergim. Eserlerimin ana teması diyalektik yaratım sürecindeki sanatçının karşılaşabileceği iç ve dış devinimler, özellikle de objeden subjeye, subjeden objeye giden yaratım sürecinin ifadeleridir” dedi.

SANATA BAKIŞ AÇISI
“Sanat, bireylerin ve toplumların varlık gösterdiği her alanda bir farkına varma durumu” diyen Doç. Dr. Orhan Cebrailoğlu, bu anlamda sanatın şüphesiz bir fenomen niteliğinde olduğunu kaydetti.

Doç. Dr. Cebrailoğlu, gençlik yıllarında klasik batı resmi eğitimi paralelinde, köklerini halı ve kilim sanatından, nakışlardan alan 10 yılı aşkın bir süre, yoğun araştırmaya ve incelemelere dayanan irili ufaklı yüzlerce eskiz, kompozisyon, birim tekrarı eksenli çalışmalar yaptığını anımsattı.

Bu çalışmaların geleneği taklit etmekten öte, onu çağdaş sanat anlayışıyla yeniden üretmekten ibaret olduğunu belirten Doç. Dr. Cebrailoğlu, şöyle devam etti;

“Ardından bir 10 yıl daha doğu sanatının göz bebeği sayılan zengin minyatürler tutkum haline gelmiştir. Minyatür dilinin saf renkleri, ışık-gölge ve perspektiften arındırılmış biçimlendirme dili, kaynağını doğu mistisizminden, divan edebiyatından alan konuları, girift kompozisyon kurguları resimlerimin yapısal-plastik temellerini oluşturdu. Resimlerimin sanatsal ve felsefi yapısı bu kavramları bilmeden çözümlenemez.

Eserlerimi önce tuval üzerinde boyaları kuralsız ve fütursuz bir şekilde dağıtarak yapıyorum. Sıçratarak, akıtarak, karıştırarak ardından sanki bu entropiye, aşkla yani düzenle dur diyorum. Kendi dağıttıklarımı, sükunete, nizama, ahenge, birliğe çağırarak yeniden biçimlendiriyorum. Ardından kılı kırk yararcasına küçük dokunuşlar, ince ayarlamalarla bu süreci taçlandırıyorum.”

“Sanko Sanat Galerisi Türkiye’de bilinen bir galeri. Ben de böyle bir şans yakaladım” diyen Doç. Dr. Cebrailoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bir şehrin sanayisi ne kadar gelişirse gelişin sanatta yok ise bir sorun vardır demektir. Sanat toplumun kültürel gelişimini sağlar. Gözüken dünya ile değil kavranan dünya ile çalışmalarımın içeriği ve ana teması bu şekildedir. Resim yapmak benim için yaşam tarzı, algılama biçimi ve kendimi ifade etme eylemidir.”

Konuşmalardan sonra, Sanko Park AVM İşletme Müdürü Taner Neng, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını Doç. Dr. Orhan Cebrailoğlu’na takdim etti.

Doç. Dr. Orhan Cebrailoğlu’nun, Sanko Sanat Galerisi’ndeki resim sergisi, 23 Mart tarihine kadar her gün 10.00-22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

SANATÇI
Azerbaycan Gence’de 1970 yılında dünyaya gelen Doç. Dr. Cebrailoğlu, 1992 yılında lisans eğitimini Bakü Devlet Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bitirdi. Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nde 1998’de yüksek lisansını, 2006 yılında doktorasını tamamlayan Doç. Dr. Cebrailoğlu, Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2006 yılında Yardımcı Doçent, 2012’de ise Doçent unvanı aldı.

Güzel Sanatlar Eseri Sahipleri Meslek Birliği ve Dünya Sanatlar Akademisi Üyesi olan Doç. Dr. Cebrailoğlu, 2010 yılında “I. International Mevlana Art Days-Konya”, 2011’de “I. International Science, Culture and Art Days-KTO Karatay University-Konya”, 2012 yılında “International Meeting of Turkish and Arabian Artists-KTO Karatay University-Konya ve 2012’de “II. International Science, Culture and Art Days-KTO Karatay University-Konya” etkinliklerinin küratörlüğünü üstlendi.

Yurtiçi ve yurtdışında 71 karma sergiye katılan Doç. Dr. Cebrailoğlu, 2008 yılında Prizren Kosova’da Tarihi Gazi Mehmet Paşa Hamamı Sanat Galerisi’nde ve aynı yıl Yunanistan Xanthi’de Orfeos 20 Sanat Galerisi ve 1992-2016 yılları arasında Konya, İzmir, Antalya, Ankara ve İstanbul’da 20 kişisel sergi açtı.

SANKO SANAT GALERİSİ’NDE KATI’ SERGİSİ

2/16/2017

-SANKO SANAT GALERİSİ’NDE KATI’ SERGİSİ
-SANATÇI KANMAZ: “KATI’ SANATININ EN ÖNEMLİ MALZEMESİ SABIRDIR”

Kilisli katı’ sanatçısı Sinan Kanmaz, katı’ sanatının en önemli malzemesinin sabır olduğunu söyledi.

Kanmaz, bölgede sanatın ve sanatçının buluşma noktası haline gelen Sanko Sanat Galerisi’nde, katı’ sanatından oluşan 2’inci kişisel sergisini açtı.

Sergi açılışına İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Mehmet Bülent Öztürk, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükkaksu, Müdür Yardımcısı Taner Neng, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Kat veya katı’ kelimesinin sözlükte “kesmek anlamına geldiğini belirten Kanmaz, katı’ sanatının ise kağıt veya deri üzerindeki yazıyı, motifi ve şekli oyup çıkartarak bir başka kağıt ya da deriye yapıştırmak suretiyle gerçekleştirilen bir süsleme sanatı olduğuna vurgu yaptı.

Katı’ sanatı ile ilgili doyurucu sayı ve nitelikte kaynağın olmadığını vurgulayan Kanmaz, “Sanat tarihçisi Celal Arseven, Filiz Çağman, Kemal Çığ ve Günsel Renda dışında 19’uncu yüzyılda kaybolan sanatı, tekrar ülkemize kazandıran Prof. Dr. Süheyl Ünver’dir” dedi.

Prof. Dr. Ünver’in, kaybolan katı’ sanatını ülkemizde ve yurtdışında araştırdığını, katı’ yapmayı öğrendiğini ve açtığı kurslarla sanatı bugünlere taşıyan öğrenciler yetiştirdiğini anlatan Kanmaz, “Bunlardan biri olan Gülbün Mesara’nın yazdığı ‘Türk Sanatında İnce Kağıt Oymacılığı (Katı’)’ adlı kitabı bugün Türk Kat'ı sanatı hakkında bilgi aktaran tek kitaptır” ifadelerini kullandı.

Katı’ sanatını diğer Türk sanatlarından farklı düşünmemek gerektiğine (Tezhip, Hat, Ebru, Sedef Kakmacılık, Cilt sanatı, Ahşap oyma) vurgu yapan Kanmaz, bu sanatların hepsinin birbirini tamamlayan sanatlar olduğunu bildirdi.

KATI’ SANATININ EN ÖNEMLİ MALZEMESİ SABIRDIR
Katı’ sanatının en önemli malzemesinin sabır olduğuna dikkati çeken Kanmaz, “Kat kelimesi Arapçada kesme anlamına gelir. Kökenleri oldukça eskiye dayanan geleneksel Osmanlı Tezhip sanatları içerisinde müstesna bir yer edinmiş olan katı’ sanatı, İslam öncesi Türk sanat yapıtları içerisinde de yerini almakla birlikte 16’ıncı yüzyıldan itibaren en parlak dönemlerini yaşamıştır” diye konuştu.

Katı’ sanatının 18’inci yüzyıldan itibaren unutulmaya başladığını ve kendisinin 15 yıldır bir ustası olmaksızın bu sanatı yeniden hak ettiği yere taşımak için çabaladığını ve eserler verdiğini bildiren Kanmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Geleneksel tarz olan Hat ve Ebru sanatlarıyla birlikte sunulan çalışmaların dışında postmodernize etmeye çalıştığım özgün bir yaklaşım içeren çalışmalarım da bulunuyor. Bu sanatı yeniden canlandırabilmek, günümüz sanat dünyasında yeniden hak ettiği yere ulaşabilmesini sağlamak için yeni sanatçılar yetiştirmek istiyorum. Sergiler bu sanata olan ilgiyi sağlamakta önemli fırsat oluyor. Bu anlamda Sanko Sanat Galerisi yönetimine teşekkür ediyorum.”

Sanko Sanat Galerisi’nin 2004 yılında açıldığını anımsatan Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise her geçen gün galeriye olan talep ve ziyaretçinin arttığını kaydetti.

“Öyle ki, gelecek yılın sergi programı şimdiden hazır hale gelmiş durumda. Sanko Sanat Galerisi olarak sanatın ve sanatçının her daim yanındayız” diyen Köylüoğlu, Sinan Kanmaz’ın eserlerine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi.

Konuşmalardan sonra, Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükkaksu, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını Sinan Kanmaz’a takdim etti.

Sanatçı Kanmaz’ın 44 eserinin yer aldığı katı’ sergisi, Sanko Sanat Galerisi’nde 2 Mart’a kadar her gün saat 10.00 - 22.00 saatleri arasında gezilebilecek.

SANATÇI
Kilis 1973 doğumlu olan Sinan Kanmaz, işletme bölümü mezunu olup, 2003 yılından beri katı' (papercut) sanatıyla ilgili realist çalışmalar yapıyor. İlk sergisini 2013’te Kilis 7 Aralık Üniversitesi'nde açan Kanmaz, aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 17’nci Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Yarışması'na katıldı.

Katı' dalında sergilenmeye değer 7 eser arasında yer alan çalışmasıyla bakanlığın İstanbul ve Ankara'da düzenlediği sergilere katıldı.

Kendi içinde süren ve biraz da keşifvari bir yolculuğun sonunda bu sanatı bir süsleme sanatı olmaktan çıkartıp hep realist eserler üretmeye çalıştığını ifade eden Kanmaz, “Önce çiz, sonra kes, resim yaparken kalem yerine bıçak kullanarak. Sonunda fotografik illüzyonlar peşinde koşmaya başladım. Yıllardır ürettiklerimle karşınızdayım” diyerek, sanatının özetliyor.

SANKO SANAT GALERİSİ’NDE KOLAJ SERGİSİ

1/12/2017

-SANKO SANAT GALERİSİ’NDE KOLAJ SERGİSİ
-DÖRDÜNCÜ KİŞİSEL RESİM SERGİSİNİ AÇAN REMZİYE OĞAN:
-“TUVALLE KAVGAMIN SONUCUNDA, BU ESERLERE ULAŞIYORUM”

Gaziantepli ressam Remziye Oğan, Sanko Sanat Galerisi’nde kolaj çalışmalarından oluşan dördüncü kişisel resim sergisini açtı.

Sergi açılışına Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyeleri Aslı Özen ve Akten Köylüoğlu, Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükkaksu ve Müdür Yardımcısı Taner Neng, sanatçılar ve sanatseverler katıldı.

Sergi açmasına fırsat verildiği için Sanko Ailesine ve Galeri yöneticilerine teşekkür ederek konuşmasına başlayan Oğan, kolajın bir yüzey üzerine değişik malzemeleri keserek, yırtarak yapıştırılması ile meydana gelen bir resim tekniği olduğunu söyledi.

Türkiye’de kolaj tekniğini kullanan ressamlar arasında Burhan Doğançay’ın öne çıktığını belirten Oğan, “Kolaj tekniğini kullanan ve geliştiren dünyaca ünlü sanatçı Pablo Picasso ve George Braque'dur” dedi.

Tuval üzerine akrilik boya ve kolaj tekniğiyle çalıştığı 44 eserini sanatseverlerin beğenisine sunan Oğan, “Kolaj, üretme biçimi çok kolay olan görsel bir sanat dalı. Tanımlanmış, belirli kural ya da kalıpları yok. İçimizden nasıl geliyorsa, birbirleriyle ilgisiz görünen, değişik malzemelerden yapılmış, birçok nesneyi bir araya getirebiliriz” diye konuştu.

Oğan, birbirleriyle uyumsuz nesnelerle yeni düzenlemeler yapmanın ve bunların anlamlı ürünlere dönüşmesini sağlamanın, ilginç bir deneyim yaşanmasını sağlayacağına vurgu yaptı.

RENKLER İŞİN OLMAZSA OLMAZI
Toplumların ilerlemesinin sanat ve buluşla gerçekleşeceğine dikkati çeken Oğan, tek isteğinin toplumun sanatla kucaklaştığını görmek olduğunu bildirdi.

“Tasarımla bütünleşen ülkeler çağdaşlığı daha önce yakalayan ülkelerdir. Bizim ülkemizin de tasarıma önem verip bu konuda hızlanacağını umuyorum” diyen Oğan, şöyle devam etti:

“Bu konuda bazı çalışmalar yapılıyor ama yetersiz. Bu çabaların daha da çoğalarak ülkemizin kalkınmasına yardımcı olacağına inanıyorum. Öğrencilik yıllarımdan beri resim yapmayı yaşam biçimi olarak seçtim. Duygu ve düşüncelerimi tuvale dökmekte renk ve çizgiler bana yol gösterdi. Çalışmalarımda soyutlama ağır bastı. Soyut resimde kendimi daha özgür hissediyorum. İnsan doğa ortamında yaşadığı için dış dünyadan aldığı gerçekleri yadsıyamaz.

Resme hiçbir zaman konu belirleyerek başlamıyorum. Tuval üzerinde oynarken konu yavaş yavaş ileri aşamada belirmeye başlıyor. Bazen soyut ya da somut olarak yorumluyorum. Kolaj işin bir parçası. Atık kâğıtlarla önce yüzeyi ya da tuvali kaplayıp onun üzerinde çalışmaya devam ediyorum. Bilinmeyenden bilinene doğru giden bu serüven beni en çok etkileyen yönüdür. Renkler işin olmazsa olmazı. Canlı renklerle duygularımı daha iyi anlattığıma inanıyorum.  Tuvalle kavgamın sonucunda, gördüğünüz bu eserlere ulaşıyorum.

Kolajın, birbiriyle uyumsuz nesnelerin bir araya getirilmesinden doğan çarpıcı bir etkisi var. Ayrıca kolaj insanların yeni anlamlar taşıyan eserler üretmesine olanak sağladığından, gerçekten çok büyüleyici bir yöntemdir. 1930’lu yıllarda gerçeküstü sanat akımının etkisinde çalışmalar yapan bazı kadın ressamlar çalışmalarında kolaj yöntemini kullandılar. 1950’li ve 1960’lı yıllarda bazı sanatçılar da kolajı bir eleştiri aracı olarak kullandılar.”

PROFESYONEL BİR GALERİ HALİNE GELDİK
Sanko Sanat Galerisi’nin yolculuğunun Özel Sanko Okulları’nın sergileri ile başladığını vurgulayan Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu yolculuk, sanata ve sanatçıya katkısı olması için hayata geçirdiğimiz galerimizle yön buldu. Bu yolculuğa gerek yerel gerekse de ulusal birçok sergi ile devam ettik. Seçici Kurulu Üyesi Aslı Özen hocamızın da çok büyük katkıları var. Profesyonel galeri haline geldik. Öyle ki şimdiden önümüzdeki yılın sergi programı belirlenmiş durumda.  Galerimize her geçen gün artan ilgi, bunun ifadesidir. Hocamız Remziye Oğan da galerimizin müdavimlerindendir. Hocamızın galerimizde kendi sergisini açması bize büyük mutluluk yaşattı.”   

Konuşmalardan sonra, Sanko Sanat Galerisi Seçici Kurul Üyesi Akten Köylüoğlu, SANKO Holding tarafından bastırılan ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bilimsel yayını olan “Belkıs Zeugma ve Mozaikleri” isimli bilimsel yayını Remziye Ogan’a takdim etti.

Oğan’ın sergisi 26 Ocak’a kadar her gün 10:00 - 22:00 saatleri arasında gezilebilecek.

SANATÇI
İlk ve orta öğrenimini Gaziantep’te, yükseköğrenimini 1970 yılında İzmir Eğitim Enstitüsü’nde tamamlayan sanatçı, Şeref Bigalı ve Turgut Pura gibi sanatçılarla çalışma olanağı buldu.

Şanlıurfa ve Gaziantep’te resim öğretmenliği yapan Oğan, emeklilik sonrasında özel okullarda görev aldı. Öğretmenliğin yanı sıra, sanat çalışmalarına devam eden Oğan, renkçi, soyut, kaligrafik çalışmalarla birlikte kolajla ilgilendi.

Kolaj çalışmalarını kendine göre yorumlayan Oğan, Gaziantep ve birçok şehirde karma sergilere katıldı, İzmir’de açılan DYO sergilerinde eserleri yer aldı.